16 Temmuz 2013 Salı

Günesi Beklerken Ergenligime Döndüm

Romantik komedi filmleriyle oldugu gibi yaz dizileriyle de ilginç bir ask-nefret iliskim var. Hem inanilmaz dalga geçiyorum, hatalarini bulup sinir oluyorum hem de ayila bayila izliyorum:D Ama Günesi Beklerken bunun bir adim ötesine geçti. ilk reklamini gördüm, kardesim "Abla bu Özge Özpirinççi degil mi?" dedi ve ben tavsan görmüs tilki gibi (veya bu konuda nasil bir benzetme yapiliyorsa iste ondan) kulaklari diktim, gözleri açtim, soluksuz izledim reklami (Bu heyecanin sebebini birazdan açiklayacagim). Sonra anlik üst düzey ilgim gitti "Degil ablacim, bu kiz tipsiz ya" deyip günlük hayata döndüm. Ama diziyi de aklimin bir kösesine yazmisim demek ki. Sonra ikinci reklam çikti, konu biraz daha belirginlesti, dizi aklima daha bir kazindi, dedim ben bu diziyi izleyecegim.
ilk bölüm yayinlandi, oturttum 10 kisilik sülalemi ekran basina, herkese izlettim diziyi. Tabi saçmaliklar
saçmaliklar... Bir kere o okulda bir bedenci bir de müdür var galiba. Ha bi de nöbetçi ögretmen diye bir kavrami duymamislar galiba, hani her koridorda 2 tane olur filan. Bir bölümde okulda zilyon tane olay oldu, hiçbirinde etrafta tek bir hoca yok. Herseye göz yumabilirdim de en son 100 ögrencinin gözü önünde kizin sutyenini sarkittilar ya, o an "Yuh!" dedim, insan o bahçeye göstermelik de olsa bir ögretmen koyar.
Neyse canim, ilk bölüm çok da kötü degildi hani, ki zaten sonraki hafta sirf yeni bölümü izleyebilmek için isten izin aldim:D (is olayini da sonra açiklayacagim) ikinci bölümü daha bir sevdim. Ask filan da kattilar araya, güzel oldu. Gerçi bizim kizin saf salak hayalini gorünce "A-aa bununla mi olacaklarmis" diye bi sasirmadim degil. Ama zaten ben boyle sirin erkekleri (oglan cocugu gibi olan erkekleri) daha bi sevmisimdir her zaman. Olur dedim bagrima bastim o aski. Flashback'leri de sevdim. Gerçi o kizlarin Demet ve Jaleyle hiç alakalari yoktu ama. Hatta uzun süre hangisi hangisinin küçüklügü onu çözmeye çalistim:D Hersey iyi, güzel, hos; o son lunapark sahneleriyle yine kizdirdi kendine. Gerçekçi olalim biraz arkadaslar, hadi tamam Kerem para vermis, kapatmis lunaparki. Ama çok merak ettigim sey madem orada kimse yok, o kizlarin bindikleri oyuncaklari kim çalistirdi durdurdu? Ha bir de o alevler neydi öyle ya, komik...
Neyse ikinci bölüm de bitti. Bu sefer de canim sevgilim dedi ki "Bu bi kore dizisinden çalintiymis". (Ben bunun aynisini Kavak Yelleri'nde de yasamistim, Dawson's Creek saplantim aynen bu cümleyle basladi) Hoppaaa, sen misin bunu duyan... Ben oturdum o gece bunu arastirdim. Önce Boys Over Flowers'i kesfettim, sonra baktim Japon dizisi, filmi, animesi derken bu is baya gidiyormus. Sonra eksisozluk'tur, çesitli blog'lardir filan derken baktim Bir Ask Hikayesi de I'm sorry I love you'dan çalintiymis. (Kendisi de bu yaz takip ettigim ikinci dizim olur da) Bunu da ögrenince artik beni kimse durduramaz tabi, bir basladim kore dizilerini arastirmaya, özetini okumadigim, en azindan bir afisine bakmadigim yakin tarihli kore dizisi kalmadi diyebilirim:D Tabi çogu beni sarmadi; vücut degistirmekmis, gelecege gelmekmis, gumiho'ymus filan. Ya da mutlaka bir kraliçe, bir prenses, bir savasçi var ortada. Ama tabi o kadar dizi arastirinca arada mutlaka sevdiklerim çikiyor, 15-20 dizi sectim bile kendime:) ins okul açilip da yurdumun sinirsiz (ama salyangoz hizindaki) internetine kavusunca tek tek hepsini izleyecegim. Kore dizileriyle ilgili en sevdigim sey çok kisa sürmeleri oldu. Böyle bizim diziler gibi "100 bölümden asagi bitirmeyiz, uzattikça uzatir, cilkini çikaririz" durumu yok. Tam tadinda bitiriyorlar, en güzeli:) Kisaca bu yil kendimi Kore dizilerine verecek gibiyim, hadi hayirlisi:) Öneride bulunmak isteyen olursa buyursun etsin (gecen yazima aldigim sifir cevap sonucunda hic okuyanim olmadigina kanaat getirdim gerci ama... )
Neyse gelelim bugünkü üçüncü ve beni ennnn mutlu eden bölüme:) Bölüm iyi basladi, klasik, izliyorum filan ama hani Keremle Zeynep'in kaza yaptiktan hemen sonraki bi sarilmalari var ya, oraya kadar ekstra bir reaksiyon olmamisti. Kerem orda Zeynep'e bir sarildi ben böyle oturdugum yerden 32 dis siritmalar, sekilden sekle girmeler filan:) Mutluluktan uçtum neredeyse. Bölümün devaminda da bu böyle gitti. Kerem-Zeynep sahnelerinde ben böyle havalarda uçuyorum filan:) Dizi bitti, böyle yüzümdeki siritis yapisti kaldi, geçmiyor:) Diziyi internetten açip ayni sahneleri tekrar tekrar izleyip mutlu olmak filan istiyorum, o moddayim:D Sonra fark ettim ki ben en son Melekler Korusun'u izlerken bu kadar içsellestirmistim karakteri, bir onda bu kadar sevinmistim ask sahnelerine, kendim yasiyormusum gibi heyecanlanmistim. iste Özge Özpirinççi'ye olan asiri sevgim de oradan gelir. Onunla ayni seyleri o kadar çok hissettim ki bir noktadan sonra sanki o da beni taniyormus gibi, boyle sanki en yakin arkadasimmis gibi filan hissetmeye baslamistim. Hayir sizofren degilim, sadece ergenlik:D Eh be Günesi Beklerken, beni 15 yasima geri döndürdün ya, ne desem bos:) Kaybettigim bir seyi tekrar bulmus gibiyim, ins mahvetmezler diziyi.
Eskiden günlüklerime repliklerine kadar dizi özeti cikarirdim (Ergenlik bunlar heep:D). Sonra tabi kizdim kendime, attim o günlüklerin hepsini cöpe. Simdi elimde günlügüm olsa tekrar yapmaya  baslayabilirim. Oha lan, noldum ben, korktum bir an kendimden:D Tamam bebegim gecti o, bak diziydi, bittiiii, haftaya kadar unut sen onu, haftaya tekrar izlersin bak, unut simdi, yok oldu a-aa bak, kayboldu. Sakiiin. :D
Aslinda is hayatimla ilgili bir yazi yazmak istiyordum son iki haftadir ama naparsin, ergenligim agir basti:D Bir sonraki yazima artik:) Sadece su kadarini söyleyebilirim: "Allahim nolur beni sonsuza kadar ögrenci yaaaap!"