13 Kasım 2012 Salı

Yazıların Sonu

Valizimin üzerine yapışıp kalmış bu böcek gibi sınavlar. Can sıkıcı, uğraştırıcı ve kurtulduktan sonra bile iğrençliğini koruyor. Oysa ben de isterdim sürekli arkadaşlarımla, sevdiğim kişiyle gezip eğlenebilmek. Son bir haftadır yaptığımız gibi tüm akşamlarımı alışveriş, sinema, tiyatro, bilardo, deniz kenarı, içki vb. yaparak geçirebilmek. Ama yapamıyorum. İstesem de yapamam ki zaten. Babaannemin en çok istediği şeydi doktor olduğumu görebilmek. Ben de her mezarına gidişte söz veriyorum kendime ve ona. Derslerime çok çalışacağım, hep yüksek notlar alacağım. 5 yıl sonra mezun olmuş olacağım. Çok iyi bir doktor olacağım. Babaannemi kurtarmak mümkün değildi belki, bunu kabul etmem gerek sanırım. Ama ben başkalarının hayatlarını kurtarmak, başka insanların sevdiklerini yaşatmak istiyorum. O doktor babaannemi kurtarabilseydi eğer bize yaşatacağı mutluluğu yaşatmak istiyorum başkalarına. İnşallah bu sözümden dönmem ileride. İnşallah o insan hayatına değer vermeyen doktorlardan olmam. Oysa bir insanın hayatı o kadar değerli ki. Bir insanı kurtarmak o kadar büyük bir şey ki. Bir insanın kurtarılamamasının yarattığı etkileri yaşadıktan sonra başka türlü düşünebilir miyim ki...
Neden her yazımın sonu babaanneme bağlanıyor? Neden onu her düşündüğümde ağlıyorum? O bunu ister miydi bilmiyorum. Dayanamazdı sanırım benim üzülmeme. Ama o kadar zor ki seni büyüten insanı kaybetmek... Olmadık zamanlarda aklıma geliyor sebepsiz yere. Ağlıyorum. Bir gün onu kaybedecektim zaten, biliyorum. Ama keşke okulu bitirdiğimi görebilseydi. Benim ve kuzenimin... Birimiz hakim cübbesi, diğerimiz doktor önlüğü içinde gelip elini öpebilseydik. Belki o zamana diğer kuzenlerimin de çocukları olurdu. Torun çocuğu sevdirirdik bir de babaanneme. Babaannemin nasıl çocuk sevdiğini hatırlamıyorum bile. Tüm torunları büyüyeli o kadar uzun zaman oldu ki. Keşke gerçek olabilseydi bunlar. Gerçekten yaşayabilseydik bunları. Kuzenlerimin çocuklarının da babaannemin bahçesinde koşturduğunu görebilseydim. Nişanımda babaannem kesseydi benim de kurdelemi. Düşüncesi bile güzel ama olmayacağını bilmek....

Neden yazdığımı bilmiyorum. Belki de can sıkıntısı.... İçimde neler var görmek için yazıyorum belki de... Yazdıkça ortaya çıkmıyor mu zaten içimdeki duygular? Düşünmeden, güzel yazmaya çalışmadan yazıyorum aklımdan geçen her şeyi. Belki de bu yüzden sonu babaanneme bağlanıyor yazdığım tüm yazıların. İçimde bir yerlerde hep o olduğu için... Ve umarım hep içimde bir yerlerde kalacak.

9 Kasım 2012 Cuma

masal

Su an hayatimda ilk defa bir otogarda yalniz basima oturmus otobusumun gelmesini bekliyorum. Kendimi ailemin beni yurduma birakip gittikleri ilk zamanki gibi, yuvadan atilmis bir kus gibi hissediyorum. Yalnizim, cok yalnizim. Ama masallarla buyumus, romantik komedilerle bunu pekistirmis her genc kiz gibi ben de masalin sonunun iyi olacagina, adamin havaalanina gelip kiza onu sevdigini soyleyecegine, sevdigimin otogara gelip beni yolcu edecegine inaniyorum. Sanirim otobusumun kalktigi o saniyeye kadar da oyle hissedecegim. 25 dk... 25 dakika boyunca kendi kendimi bir yalana inandiracagim ve 25 dakika sonra da gercek olmamasina aglayacagim. Keske bazen masallar gercek olsa. Keske bazen sevdiginiz adam sizi herseyin onune koysa... Keske bazi seyleri bu kadar ciddiye almayabilsem ya da. Keske uzulmeyebilsem, hicbir sey icin...