6 Şubat 2013 Çarşamba

Tatil!?

Son bir buçuk haftadır sözde tatildeyim. Tatilden hemen sonraya komite sınavım var ve ben gezip tozmak yerine bilgisayar karşısına oturup Thalamus'un bir milyon farklı nucleus'unun adını ve görevini öğrenmek için beynimi patlatıyorum. Gerçekten çok sinir bozucu. Oysa ben de isterdim şu an arkadaşlarımla (hangi arkadaşlarsa artık onlar... Hayali arkadaşlarımla herhalde) canlı müzik'te olayım, ya da hiç olmadı televizyon karşısında zap yaparken "televizyonda izleyecek hiçbir şeyin olmadığından" yakınayım. Ama hayııır, bir tıp öğrencisi asla tatil yapamaz. Belki finali de yaz tatilinden sonraya koyarlar da ömrümün son yaz tatilini mahvetme şansını kaçırmazlar.
Neyse, başka şeylerden bahsedelim. Sırf gri-yeşil botlarıma ve ona eş çantama uyuyor diye aldığım beyaz kaşe montu giydiğim şu iki aylık sürede beyaz kaşe montla yapılmaması gerekenlerden oluşan bir liste hazırladım: -Asla bir yere yaslanma hatasına düşme. -Beyaz kaşe üzerindeyken sakın çamurlu karlarla kar topu savaşı yapma. -Asla fotoğrafçılık dersi için modellik yapacağım diye çiçeklerin arasına oturma. -Köpek sevme. Hatta hiç bir canlıyı sevme. -Sakın otobüse binme. O kaşe insanlara veya nesnelere değmemek üzere tasarlanmış. -Mümkün mertebe, beyaz kaşe giyme!
Şu ara saçlarımdan çok sıkılıyorum. Gerçi aynı bahaneyle daha geçen ay boyattım ama zaten küllü kumral olmasını istediğim saçım yeterince koyulaşmadı ve şimdi de boya aktığı için tekrar sarışınım. Normalde bu durumda gidip saçımı kestirirdim ama etrafımdaki tüm kızların bellerine kadar gelen upuzun saçlarını gördükçe saçlarımı uzatmaya karar verdim ve artık saçlarımı kestirmiyorum. Gerçi uzun saçlı halimle ne kadar güzel görüneceğimden şüpheliyim ama yine de denemem gerek. Bundan birkaç yıl önce kalçama kadar gelen saçlarım vardı ve aslında seviyordum, bilmiyorum. Ama saçlarım çok uzun oldukları için okul yönetimine fazla batıyordu. Sarışın olduğum için fazla dikkat çekiyordum ve her gün birkaç defa saçlarımı toplamam söyleniyordu. Sonra saçlarımı toplamaya başladım; bu sefer de çok uzun olduğu için toplu gibi görünmediğini, örmemi söylediler. Sürekli bu uyarıyı almaya başladıktan sonra saçlarımı örmeye başladım. Bu sefer de kaküllerim sorun oldu ve o noktada benim canıma tak etti, fazla radikal bir kararla saçlarımı çeneme bile gelmeyecek kadar kısa kestirdim. Ve sonra o rahatlııık. Allahım, duş sürem birden bire 20 dakikaya düşmüştü. Artık saçımı düzleştirmek sadece 5 dakikamı alıyordu.Saç taramak yoktu. Okulda azar işitmek yoktu. Mükemmel!
Ve bu rahatlık yüzünden son üç yıldır saçlarımı kısa kestiriyorum. Gerçi istediğim kadar kısa değil. Kuaförler mutlaka bana karşı çıkıyor ve saçlarımı omuz seviyemin biraz üzerinde bırakıyorlar. Ama yine de hala eski upuzun halinden çok daha rahat. Şimdi bunu söyleyince... Acaba saçlarımı uzatmasam mı ki... Ya da uzatsam ama paraya kıyıp Brezilya fönü mü yaptırsam? Böylece en azından bir saat süren saç düzleştirme işkencesinden kurtulurum. Kararsızıım, kararsızım.
Son zamanlarda ojelerim üzerinde uğraşmaktan çok keyif alır oldum. Tırnağımın yarısına bir renk, diğer yarısına başka bir renk oje sürmeye, ojelerimin üzerine puanlar yapmaya filan başladım. Bunun üzerine de kendime nail art ojelerinden aldım, şu fırçası ince olanlardan. Ama ne yazık ki onlarla sürmek normal oje sürmekten çok daha zor ve ben ilk denememde batırdım gibi bir şey. Sözde sadece ince, yatay bir çizgi çekecektim. Ama çizgi çok bozuk olunca düzeltmek için iyice kalınlaştırdım. Sonra da o kalınlık güzel gelmedi ve bir dikey çizgi çizip + yapayım diye düşündüm. + olarak daha hoş görünüyordu ama bu sefer de herkes tırnaklarıma hac çizdiğimi düşünmeye başladı. Ben de "O HAC DEĞİL ARTIII!" diye laf anlatmaktan çok sıkıldım ve sildim ojeleri. Sanırım o nail art oje çekmecemin dibini boylayacak ve bir daha güneşi göremeyecek.
Sevgilimle bir anlaşma yapmıştık, yarı yıl tatiline kadar alışveriş yapmayacaktım ve tatilde de sadece 200 lira harcayacaktım. İlk başlarda uyuyordum anlaşmaya ama alışveriş yapmayalı 15 günü geçince kafayı yeme noktasına geldim ve sevgilim bana acıyıp o gün 50 liralık alışveriş yapmama izin verdi. Ve tabii tatil için 150 lira kotam kaldı. Tatil geldiğinde en sonunda alışveriş yapabildiğim için o kadar heyecanlıydım ki elime ne geçtiyse denedim, denediklerimi limitime uyacak şekilde eledim ve iki pantolon, iki etek, bir bluz, bir küpe aldım. Sonra eve geldiğimde pantolonlardan birini çok beğenmediğime karar verdim. Ve nedense o iki etek de gözüme o kadar hoş gelmemeye başladı. Ve anladım ki tüm alışveriş hevesinizi bir güne saklamamalısınız. O enerji biriktikçe çok kötü sonuçlar ortaya çıkarabiliyor. En iyisi azar azar, mesela her hafta 50'şer 50'şer... Buradan sevgilime duyurulur:p
Muhtemelen bu cümleden sonra ben artık ölü bir insanın sevgili okurlarım. Bir ay içinde dönmezsem, beni bırakın ve yolunuza devam edin...