30 Ağustos 2014 Cumartesi

Diziler, diziler...

Aralarda bir Greatest Love vardı yazısı yazılmadan geçilip gidilen. Greatest Love güzel dizi. Cidden. Uzun süre (1-2 hafta:D ) adındaki azıcık kıroluk yüzünden dram zannedip uzak durduğum dizinin konusunu okuyunca hoşuma gitti, zaten fazlasıyla dizi indirdiğim bir zamandı, arada onu da indirdim. Başladıktan sonra da geciktirdiğime pişman oldum; adını duyar duymaz, hemen, hızlıca, çabucak başlamalı; hatta adını duymadan araştırıp öğrenmeliymişim:D
Şimdi bu kadar abarttığıma bakmayın, aslında öyle bende çok coşkulu duygular uyandırmadı dizi. Yani sevdim, çok sevdim, mutlaka izlenmeli ama hakkında yazı yazacak kadar heyecana boğmadı mesela. Ben daha çok Secret Garden'a benzettim diziyi. Hem de fazlasıyla. Erkeğin karakteri, kadının karakteri, erkeğin önce aşık olması, dizi gidişatındaki kararlılık, güçlü senaryo, finali son beş dakikaya bırakmayıp daha hoş bir final yapmaları, hatta erkeğin kızın evini ilk gördüğü sahnedeki yorumları, "seni incelemek istiyorum" ya da "bana üç ay ver" muhabbetleri bile birebir aynı. Şimdi Secret Garden'ı ikinci defa izliyorum da... Zaten bu yazıyı yazma sebebim de tamamen bu:)
Neyse, Greatest Love güçlü, sıcak, güzel bir dizi. İzlediğine pişman olan çıkmaz sanırım. Ama belki de ben zaten Secret Garden'ı izlediğim için benim gözümde öyle çok parlamadı dizi. En sevdiklerimden olamadı nedense. Yani cidden sevdim, cidden güzel ama aşık olmadım. Ama tüm o patates ve çiçek metaforları, şarj aleti muhabbeti, ha bir de kızın en sonunda duygularını kabullendiği sahnedeki araba camından öpüşme olayı çok güzeldi. İçimi ısıtan o kadar çok sahne vardı ki saymakla bitmez. Aynı şekilde çok güldüğüm de çok fazla sahne vardı ama özellikle ilk bölümün sonunda kızın çıktığı Quiz programında adama üzümü anlatacağım diye kesinlikle söylememesi gereken rüşvet olayını söylemesi ve adamın anın heyecanıyla hiç bunu takmayıp üzümü tahmin ettim diye sevinmesi!:D:D Diziyi durdurup bir dakika kadar odamda zıplaya zıplaya gülmüştüm:D Ne komikti ya...
(Resmin sahibi resimde yazıyor zaten. Kendim çekmeyi bilmediğim için google görsellerden alıyorum hep resimleri ama özellikle bu şekilde replikli çekilip birleştirilmiş-özen gösterilmiş-resimlerin hakkı yapana gitmeli bence.) Resim ararken dikkatimi çekti de çok tatlı replikleri varmış dizinin. Zaten dediğim gibi, insanın içini ısıtan bir dizi. Benim dizideki en şirin bulduğum muhabbet şarj aleti muhabbeti olduğu için ben bunu koydum ama diğer şeyler de çok güzel, o yüzden bence buyurun izleyin siz diziyi:)

Neyse, bu kadar yeter bu dizi için:) Dediğim gibi bu yazıyı yazıyor olma sebebim Secret Garden zaten. Oturdum tekrar izledim, ikinci izleyişimde daha da çok sevdim:) İlk izlediğimde daha Kore dizileri izlemeye yeni başlamıştım, 5. dizim filandı sanırım. Kıyaslayabileceğim çok dizi yoktu yani. Ama şimdi 20'yi geçmiş ve pek çok dizinin konusunu tüm spoiler'larıyla okumuş biri olarak diyebilirim ki cidden bir başyapıt. Her şey o kadar dozunda, her şey o kadar uyumlu ki. Evet bir iki tane "saçma" diyebileceğim yer vardı ama diğer dizilerdekilerle kıyasladığımda çok çok az kalıyor.
Secret Garden'ın en sevdiğim sahnesi neydi, seçemiyorum. Çok güzel replikleri, çok güzel sahneleri olan çok etkileyici bir diziydi çünkü. Ama bir sahne var ki "Ben de bundan istiyoruuuuuuuuum" diye herkese gösterebilirim:D Tabi ki tahmin etmişsinizdir: Cappuccino Kiss! O ne tatlı bir harekettir, bunu yapan adama aşık olmamak mümkün müdür, ne şirin bir şeydir o ya... Zaten Hyun Bin normalde yakışıklı olmamasına rağmen (Klasik Kore erkeği beğenmeyişim) Kim Joo Won karakteriyle kalbimde acayip güçlü bir taht kurup beni ilk defa Şekil 1a'da gördüğünüz "Oppa saranghae!!" moduna sokmuştur:D Bu hareketi bir kız yapsa daha tatlıydı ama bir tek Lee Min Ho'nunkini bulabildim ilk arayışta. İşte içimdeki ergen kız bu hareketi yapıp "Oppa saranghae!" çığlıkları atıyordu Kim Joo Won'un tüm sahnelerinde:D
Tabi burada senariste teşekkür etmeliyiz sanırım, ciddi anlamda mükemmel bir karakter yazmış. Ha Hyun Bin'in aşırı tatlı gülümsemesinin etkisi de inkar edilemez tabi:) Kendisini "en büyük kuzum" ilan ediyorum buradan:D "Küçük kuzum" 10 aylık yeğenim, "ortanca kuzum" kardeşim, "büyük kuzum" da sevgilimdi, bir de Hyun Bin'i ekliyorum şu an listeye:D Bu cümleden sonra sevgilim tarafından katledilme olasılığım?? :D
Bu da o acayip sevimli sahne işte:)

Bunu da burada kapatıp yine ayrı bir yazı yazmaya değmeyecek bir başka diziyi araya sıkıştırıyorum:D You Who Came From Stars.
Kendisi benim izlediğim diğer Kore dizilerinden tür olarak oldukça farklıydı. Desperate Housewives izler miydiniz? İşte konu olarak çok farklı olsalar da tür olarak onunla aynı oluyor sanırım. Orada da bir yandan cinayetler, kötü adamlar, gerilim sahneleri olurken bir yandan Bree veya Lynette'le günlük aile hayatı sorunları işlenir, bir yandan da özellikle Susan ve bazen de Gaby'yle dizinin komedi eksiği karşılanırdı. (Nasıl tanımlama ama:D ) İşte burada da Lee Jae Kyung tüm gerilim sahnelerini alırken Song Yi hem aile hayatı sorunları hem de komedi kısımlarını kendi başına götürdü sağ olsun:D
Yalnız Jun Ji Hyun ne kadar güzeldir ya, söylemeyeden geçemeyeceğim. Ben onu My Sassy Girl filminde de çok beğenmiştim zaten ama yaşlandıkça çok daha çekici, çok daha güzel olmuş; maşallah bir içim su. Gerçi utanarak söylüyorum ki en başta fark edemedim onun My Sassy Girl'deki kız olduğunu. Estetik mi yaptırmış?? Kendi dikkatsizliğime bahane buluyorum hemen:D
Song Sam Dong'la da çok yakışmışlar bence. Şu çocuğun gerçek adını hiç öğrenemeyeceğim sanırım, biraz sıradan bir adı var değil mi? İnsanın aklında kalmıyor. Bu dizideki adı Do Min Joon muydu neydi sanırım ama kaç dizide daha görürsem göreyim bu çocuk benim için hep Song Sam Dong olarak kalacak:D Bir kere isim çok tatlı, sonraaaa karakteri çok sevmiştim, adamla biraz fazla özdeşleşti benim gözümde:D Bu dizideki buz kalıbı, kendini beğenmiş hallerine rağmen o benim için hala sıcak köylü çocuğu Song Sam Dooong!:) Zaten burada da sonuna kadar koruyamadı o soğuk halini, aşık olduktan sonra çok tatlı oldu:) Dediğim gibi, kızla da çok yakıştılar, çok şirin bir çift oldular. Özellikle de oğlanın kızla kurduğu gelecek hayallerinde filan pek tatlılardı maşallah:)
Dizinin en takdir ettiğim, en hoşuma giden kısmı da bölümlerin bitiminden sonra koydukları ekstra sahnelerdi. Hem adamın geçmişine dair bir sürü şey gösterdiler, hem adamın ve kızın gerçek duygularını gösterdiler, hatta bir noktada gelecekten bir sahne bile gösterdiler. Ben ilk defa gördüm böyle bir şey, çok şirin bir ayrıntı, çok yaratıcı bir fikir...
Bundan başkaaaa... İkinci erkek yine yine yine çok tatlıydı. Ciddi anlamda çok iyi bir insandı. Normalde ikinci erkekleri severim evet ama gerçekten bu kadar "iyi" bir karakteri yoktu hiçbirinin. Oysa Lee Hwi Kyung o kadar iyi bir dost, o kadar iyi bir insan ki... Keşke dizinin sonunda mutlu olsaydı. Hatta işi abartıp ömrü boyunca çok mutlu olsun, çok iyi yerlere gelsin filan diyebilirim:D Bkz:dizi karakterlerini gerçek sanmak:D Sanırım ilk defa bir karakteri tanıtırken dizideki halinden başka resim kullanıyorum ama napabilirim, en tatlı burada çıkmış. Oysa ben de isterdim o çok yakışan boğazlı kazaklarıyla bir resim koyayım ama:D Bu arada ben bu adamı boğazlı kazağından tanıdım hemen:D CNBLUE'nun Can't Stop Comeback Show'unda şarkıları yorumlayanlardan biri de buydu, orada da boğazlı kazak vardı üzerinde:D Saçlar da aynı kaküllü dalgalı kahverengi saçlı model olunca dizide görür görmez "Ben bu adamı bir yerden tanıyorum" oldum, sonra da yandı ışık. Jung Shin'in bir diziden rol arkadaşıydı sanırım.
Jung Shin'in dizileriyle ilgilenmedim hiç, o yüzden tam bilmiyorum. Jung Shin fazla yan rol oluyor diye sanırım. Sırf onun için izlemeye değecek kadar görünmüyor yani. Aynı şeyi A Gentleman's Dignity'deki Jong Hyun için de söylemiştim zaten, çocuk resmen yok dizide. Zaten bir tek Yong Hwa onun için izlemeye değecek kadar görünüyor dizilerde, o da SÜ-REK-Lİ ikinci adaaam. Nerede bir aşk üçgeni var, Yong Hwa ikinci adam. Kısaca CNBLUE'dan kimse için dizi izlemeye değmez:D Ha ben yine oturup izleyeceğim The Three Musketeers'ı o ayrı:D
Neyse, yazıyı toparlamak gerekirse:D Greatest Love çok güzel dizi, izleyin ama Secret Garden'la yakın zamanda izlemeyin. Secret Garden zaten efsane, izlemeyende eksik kalır bence bir şeyler. Mutlaka izlenmeli, Kim Joo Won'a aşık olunmalı, Hyun Bin fan'ı olunmalı. Yoksa bir Kore dizisi sever olunmaz bence:D You Who Came From Stars benim normalde sevdiğim hafif romantik komedilerden farklı olsa da güzeldi, ben sıkılmadan izledim. Hatta bence yakın tarihli Kore dizileri arasında açık ara en iyisi. Yalnız tekrar söylüyorum Jun Ji Hyun çok güzel yaa. Ben hayran oldum sanırım kadına.
Hepsi bu kadar:) Bir dahaki yazıma kadar, hoşçakalın:) Bir daha bu kadar uzun süre ara vermeyeceğim merak etmeyin:) (Kendi kendine konuşan şizofren kadın mod on:D )

22 Ağustos 2014 Cuma

CNBLUE ÖZEL Vol.4

Go Your Way'in full müzik video'sunu yayınlamış Warner Music Japan. Ama biraz erken mi anlamadım. 20 ağustosta çıkacak albümün müzik video'su 30 temmuzda yayınlanır mı? Neyse canım, ben dinliyorum ya, gerisini onlar düşünsün:) Ben sevdim şarkıyı. İlk dinleyişimde klibi izlemekten şarkıya çok dikkat etmedim. Ama üçüncü dinleyişimle artık gözlerimi kapatıp dinlemenin de verdiği şeyle müziğe odaklandım. Sanki bu şarkıda bateri de bas da daha belirginmiş gibi geldi bana. Bateri kısımlarını sevdim, gitar solosunu sevmediğim çok az oluyor zaten, duyabildiğim kadarıyla bası da sevdim:D Yong Hwa da güzel söylemiş. Zaten sanırım Yong Hwa'nın sesiyle oynanıyor baya albüm kayıtlarında. Çünkü özellikle Can't Stop albümünde daha belirgin, fark etmişsinizdir; albümde pürüzsüz, mükemmel bir ses; konserlerde Cold Love ve Can't Stop'ı rezil ediyor azıcık, sesi yetmiyor, çatallanıyor, olmuyor albümdeki gibi. Ki Yong Hwa aynı olayı İngilizce şarkılarda da yapıyor. Jong Hyun'un İngilizcesi cidden kötü, albümde de canlı söylerken de. Adam katlediyor  bildiğin dili, kelimeler filan full gidiyor. Yong Hwa ise albüm kaydında gayet anlaşılabilir bir İngilizce kullanırken canlı performansta batırıyor resmen şarkıyı. Albüm kaydından önce tüm gün açıp CNN filan mı izliyor çözemedim ki:D
Bu arada biri bana neden konserlerde ve programlarda şarkıları "aynı zamanda" playback olarak çaldıklarını açıklayabilir mi? Aynı şeyi FT Island'da da gördüm, anlam veremedim. Eğer sesiniz kötüyse ya komple playback yapın, ya da kendinize güveniyorsanız hiç yapmayın. Ne bu böyle bir yandan Yong Hwa söylüyor, bir yandan arkadan aynı şarkının albüm kaydı çalıyor. E ses farkı var zaten arada, bazı kısımlarda Yong Hwa hiç söylemeyip playback'e bırakıyor filan, oralarda çok belli özellikle. Bir de böyle bir durumla karşılaşınca artık enstrümanlara da acayip dikkat etmeye başladım, onlarda da playback yok değil mi diye... İnsanı durduk yere şüpheye sokuyor. Zaten ben de CNBLUE'ya kusur bulmaya yer aradığım için:D

Ekleme: Çok uzun zamandır yazmadığımı fark ettim. 6 gün olmuş, waov. Gerçi son 2-3 gündür hiç CNBLUE da dinlememiştim. Sanırım moralim yerlerde olduğu için açıp FT Island'ın buram buram dram kokan acıklı şarkılarını dinlemeyi tercih ediyordum birkaç gündür. Özellikle Girls Don't Know. Zaten Hong Ki'nin mükemmel sesi beni benden aldığı için. Neyse, yine bunun FT Island yazısı olmadığını hatırlamak zorundayım:D
Bugün moralimi fazlasıyla düzelten iki şey olduktan sonra açıp CNBLUE'nun Blue Love, Re:Blue, Voice ve What Turns You On albümlerini dinledim arka arkaya. Bu arada farklı albümlerdeki aynı şarkıları silmiştim ya iPod'umdan, şu an acayip derecede pişmanım. O zaman da aklıma gelmişti zaten de böyle albüm albüm dinlemek istediğimde dinleyemiyorum artık iPod'dan, Japon albümlerinin hepsi yarım yarım. Oysa genelde her albümün belli bir tarzı olduğu için bir albümün tüm şarkılarını arka arkaya dinlemeyi seviyorum. Neyse, bilgisayara geçtim zaten bunun için, şimdi de karışık dinliyorum, sorun yok:)
Bir iki gündür normalde her gün baktığım CNBLUE sayfalarına da bakmamıştım. Bugün bir bakıyım dedim ve şoklardayım; 3. Japon albümü!!!!? Ne ara? Ne çabuk? Neden!? Bari bırakın da Go Your Way çıksaydı önce bir, sonra yapardınız albümünüzü. Wave'in iyi yönleri de var tabi. Bir kere 4 şarkısı dışında hepsi yeni şarkılar, ya da benim bilmediğim şarkılar ki bu biraz düşük olasılık:D Ama hala bir olasılık tabi, sonra yalancı konumuna düşmeyeyim:D İkinci olarak albümden sonra Japonya turu var ki bu da bol bol CNBLUE konseri izleyebileceğim demek oluyor:) Yani aslında mutluyum, sadece azıcık şaşkınım:)
Bu arada geçenlerde o ses efektlerinin CNBLUE'nun tarzı olmadığıyla ilgili laflarımı direkt geri alıyorum:D Change, Ring ve Monday'de de var çünkü:D Mr. KIA'de de "Blah Blah" geçiyor sanırım duyabildiğim kadarıyla ama onu ses efekti saymalı mıyız? Bu arada bunların böyle parça parça geliyor olması benim şarkıyı özensiz dinlemem:D Mesela Monday'i 10-15 defa dinlemişimdir, sadece bugün üç defa dinledim, sonuncusunda ancak çaktım aradaki sesi:D Neyse, elimdeki 106 şarkıdan 10 tanesinde filan varmış işte. Bunların yarısından azını onlar besteledi/yazdı tabi ama olsun. Aman zaten benim sevdiğim bir şey, niye böyle şey ettiysem... Zaten ben bir acayipim. Geçen hafta bir ara tüm şarkılarda kaç cümle Jong Hyun, kaç cümle Yong Hwa söylüyor; Jong Hyun'un daha çok/tamamını söylediği şarkılarda gitar solosunu kim yapıyor (çoğunlukla yine Jong Hyun, pislik! Bence tüm şarkıyı o söylüyorsa bıraksın da soloyu Yong Hwa yapsın. Sonuçta o adam orada süs olsun diye durmuyor ya. Ki geçenlerde bir blog'da şarkıcıların kendini grubun visual'ı olarak nitelendirmesine kızıyordu biri. "Visual ne demek, diğerleri şarkı söylerken sahnede bir kenarda duracak mı yani" demişti sanırım, hangi blog hatırlamıyorum. İşte bir konserde Jong Hyun'un söyleyip gitar solosunu yaptığı şarkılardan birinde Yong Hwa bildiğin sahnenin ön kısımlarında bir yere oturdu, 1-2 dakika kadar sadece durup poz verdi:D Yani evet, diğerleri şarkı söylerken bir kenarda durulabiliyormuş:D ) diye kayıt tutuyordum resmen:D  Neyse ki geçti o dönem de. Bir süre sonra tekrar başlayabilir ama, garanti veremem. Fan girl'lüğümün sınırı yok:D
The Story of CNBLUE/Never Stop'ın İngilizce altyazılısını bekliyorum kaç gündür. Korecesi çıkalı bir hafta oldu, hatta 4 gün önce filan İngilizce altyazısını Word belgesi halinde de indirdim. Ama Korece filmi indiresim gelmedi bir türlü çünkü "Bir iki güne İngilizce altyazılısı çıkar, onu indiririm, o durur arşivimde" diye düşündüm. Ha çıktı, ha çıkacak; hala çıkmadı. Acaba Korecesini indirsem de altyazısını kendim mi üzerine yazdırsam diye düşünüyorum da o çok uzun sürer ya, zaman ayarlaması zor onun:/ Kaldı yani film. Bildiğin gözümün önünde, bir tık uzağımda, ama izleyemiyorum. Ayın 10'una kadar mühlet... Biri şu altyazıyı yazsın üzerine, yoksa indiriyorum Korece Korece.

Ekleme: Yine çok uzun zamandır yazmıyorum. Çok uzun zamandır CNBLUE'yla da ilgilenmiyorum zaten. Metal müzik dinlemeye başladım:D Neyse, bugün uzun bir aradan sonra yine tüm CNBLUE sayfalarını kontrol ettim. Anlatacak bir şey yok, günlük şeyler işte. Sadece Jong Hyun'un Ice Bucket Challenge'ını izleyin, çok tatlılar iki Jong Hyun:) Jung Shin'i aday gösterdi zaten, şimdi de onunkini bekliyorum:)
Yazmak istememin sebebine gelelim:) İnternet tarayıcımda "t" yazınca "turkishboice", "c" yazınca "cnbluestorm" çıkıyordu zaten hemen. "wi" yazında ikinci sırada CNBLUE'nun wikipedia sayfası, "f" yazınca da facebook'un kendisinden sonra Yeppudaa Boice'in facebook sayfası çıkıyordu. Tabi "mentalshin" için hala "men" yazmam gerek, "meb.gov.tr" var sonuçta:D Neyse efenim, bugün kendi facebook'uma gireceğimde klasik olarak "f" yazıp enter'a bastım ve karşıma Yeppudaa Boice'in face sayfası çıktı:O Artık kendi face'imden önce onlarınki çıkıyor, kendimi azıcık saplantılı gibi hissettim:D
Bu arada şu aralar en çok Let's Go Crazy ve Try Again, Smile Again şarkılarını seviyorum. Let's Go Crazy'deki rock (Beatles tarzı rock) havasına bayılıyorum zaten:) Cidden çok çok çok sıcak bir şarkı. Try Again, Smile Again'de de Jong Hyun'un söylediği "I don't like same songs and i don't like same sounds. I just love to try all night." kısmına bayılıyorum:) Böyle olmalarını bekliyorum sanırım:)

5 Ağustos 2014 Salı

Dream High-Bir klişe yıkan ama finali batıran, izlenilesi ama tavsiye edilmeyesi dizi:D

Heartstrings'i kardeşimin zoruyla ikinci defa izlediğimden bahsetmiştim. ACAYİP derecede pişman oldum! Sadece ilk izleyişte (o da izlemem 24 saatten kısa sürdüğü için zannederim) güzel gelen bir diziymiş, ikincisini o kadaaaaar bunalarak izledim ki anlatamam. Keşke izlemeseydim de dizi aklımda hep şirin bir dizi olarak kalsaydı diye düşünmekteyim hatta. Neyse, hayırlısı... Ha bundan sonra Heirs daha bir büyüdü gözümde çünkü bitirdikten 3-4 saat sonra ikinci defa izlemeye başlayıp, onu da zevkle izleyip, sadece son 3 bölümde azıcık sıkıldığım için demek ki cidden güzel bir diziymiş diye düşünmeye başladım.
Şimdi de Heartstrings gibi bir dizi izledim, onun için yazıya böyle bir giriş oldu:) Gerçi onu Heartstrings'i beğendiğim kadar beğenmedim. Eh, senaryosu daha iyiydi, daha güçlüydü (HER şeyin senaryosu Heartstrings'ten daha güçlüdür), şarkılar çok daha güzeldi, sonunda 8 yıl sonrayı gösterip bizi karakterler konusunda aydınlatması bakımından sonu daha iyiydi (merak ettiğimiz tek şeyi göstermemesi açısından da sonu kesinlikle çok daha kötüydü!!) filan ama zannederim 24 saat etkisi olmadığı için:D Cidden böyle bir kural yapıcam ya; "24 Hours Effect: Eğer bir diziyi aralıksız 24 saatten kısa süre içinde izler ve bitirirseniz o diziyi sevmemeniz imkansızdır. by MinakoAino." Bundan sonra bence 24 Hours Effect diye bir şey vardır, dizileri de bu bağlamda yorumlamaya karar verdim:D
Dream High'ı günlere yayarak izledim. Günlere yayarak dediğim şey üç gün, bunun sebebi de gün içinde çalışıyor olmam olsa da sonuçta 24 saatten uzun mu uzun:D Buna rağmen evet çok hoşuma gitti, bir sonraki bölümü merakla beklettirdi (çoğunlukla zannederim 2 sn kadar-tıklama süreleri- beklemiş olsam da:D ), her şey güzeldi hoştu da sanırım sonundan dolayı bende bir burukluk hissettirdi. Mesela ben artık böyle zevkle tavsiye etmem diziyi herkese.
Diziyle ilgili bahsetmek istediğim ilk şey Suzy! Ben kendisini ilk ve tek defa CNBLUE'nun katıldığı programları izlerken izlediğim Invincible Youth'ta gördüm. Kendisi orada Yong Hwa'yla aynı gruptaydı ve ben kızdan tek kelimeyle NEFRET etmiştim. Zannederim hala da ediyorum ama dizinin 8. bölümünün sonunda, Sam Dong'la dans ettikten sonra yüzünde oluşan gülümsemeden itibaren Hye Mi karakterini sevmeye başladım o ayrı:) Yani kız bence fena rol yapmamış, en azından bana nefretimi unutturacak kadar sevdirmiş karakteri:) Sesi de gayet iyiydi, söylediği şarkıları da çok beğendim filan ama diziden sonra açtım Miss A dinledim; kızın sesini zaten kaç saniye duyuyorum, onda da ne kadar oynama/efekt vb var, yine nefret ettim o ayrı:D
Bu süreçte de neden çoğu dizi ost'unu severken çoğu Kpop şarkısından nefret ettiğimi de çözmüş oldum. 1)Ost'ları dizilerdeki sahnelerle bağdaştırdığım için bana samimi geliyormuş. 2)Ost'larda daha slow, sesi ön plana çıkaran (e sonuçta sadece arkadan çalıyor bu şarkı), daha etkileyici şarkılar kullanılırken grupların kendi albümlerinde dans odaklı, müziğin de sesin de önemli olmadığı şarkılar kullanılıyor daha çok. En azından benim dinlediklerim genelde öyleydi. Zaten ben sadece vokalden oluşan grup kavramına karşıyım sanırım. Çünkü mesela Juniel'i veya IU'yu ele alırsak ikisinin de Ost'lardaki tarzıyla albümdeki tarzı nispeten aynı ÇÜNKÜ ikisi de kendi sesiyle öne çıkan solo şarkıcılar. Oysa grup olunca full dans edip arada da 3-4 cümle (grubun kaç kişiden oluştuğuna göre değişir) şarkı söylüyorlar, ne sesin önemi kalıyor ne yeteneğin. Ha dansa bir yetenek olarak bakınca durum değişiyor tabi ama benim bir ŞARKICIdan beklediğim şey o olmadığı için ben yetenek olarak bakmıyorum sanırım. Neyse, diyeceğim şey şuydu; ben Suzy'nin sesini dizide çok beğenirken Miss A'den hiç haz etmedim, zaten hala Suzy deyince tüylerim diken diken oluyor, ayyy....
Diziyle ilgili ikinci bahsetmek istediğim şey de dizinin benim açımdan bir klasik Kore dizisi klişesini yıkmış olması. 10 yıldır full Amerikan dizileri izlediğim için Kore dizilerinde neden sürekli bir "birinci erkek", bir de "ikinci erkek" olduğunu hiç çözememiştim. Çünkü bilirsiniz, Amerikan dizilerinde böyle bariz kalıplar yoktur. Bir-iki sezon biriyle yaparlar, sonra başkasıyla yaparlar; izleyici tepkisine göre dizinin ortasında fikir değiştirirler filan; çok değişkendir yani ilişki durumları. Mesela Friends'in ilk bölümünü izlediğinde dizinin finalinde Monica'yla Chandler'ın evli-mutlu-çocuklu modunda olacağını tahmin edebilen bir Allahın kulu çıkarsa tebrik ederim, ileri görüşlülükte zirve. Aynı şekilde Dawson's Creek'teki Pacey-Joey çifti... Dizinin adı "Dawson's Creek" sonunda mal gibi kalan Dawson:D HIMYIM'deki Barney-Robin ilişkisi de keza... Ki zaten sonunda onu bile yıkıp iyice dumur etmiştir, ha ben sevdim mi AŞIK OLDUM ama sevmeyen çok var. Daha yeni bir diziden bahsedersek Game of Thrones diyeceğim de zaten o da bence sadece beni şoklardan şoklara sürüklemek için yapılmış bir dizi olduğu için ağzımı açmaya gerek duymuyorum.
Neyse, Kore dizisi klişesi diyordum... Bu birinci erkek-ikinci erkek olayını, sonunda mal gibi kalacak olan kişinin daha ilk bölümden gözümüze sokulmuş olmasını hiç sevmiyordum. Bu dizi ilk 2 bölüm sadece Jin Gook'u gösterip, sonra 10 bölüm Jin Gook-Hye Mi ilişkisini işleyip, Sam Dong'u klasik "daha çok seven, daha çok ödün veren ama kaybetmeye mahkum ikinci erkek" şeklinde lanse edip de son 5-6 bölümde ani bir dönüşle kızı sonunda Sam Dong'a kavuşturduğu için benden bir alkış almıştır efenim:) Gerçi ben Sam Dong'u seçeceğini zaten biliyordum çünkü bende spoiler diye bir kavram olmadığı için diziye başlamadan önce diziyle ilgili (sonu dahil) her şeyi öğrenip öyle başlarım ki pişman olmayayım bitirince. Zaten bu sebeple Marry Him If You Dare'i indirmeden önce yeppudaa'daki spoiler sayfasından son 5-6 bölümün her anını (adamlar diziden bir milyon tane kare çekip koymuşlar, tüm replikler filan, baya aydınlatıcıydı) komple okudum:D Baktım ki Yong Hwa'nın baş rol kızla çok tatlı sahneleri var, sonuna rağmen izleyeyim dedim:) Zaten sonu "sen nasıl yorumlamak istersen" tarzı bir şey olduğu için ben gayet Yong Hwa'yla yorumlamayı planlıyorum, baştan kararlıyım:D (Resim: Sam Dong. Bu tatlı gülümsemesiyle kız onu seçmeyip napsın ablaları:) Ha tipsiz mi tipsiz, onda yine bir istisna yok:D )
Yine konuyu dağıtan ben... :D Sam Dong'la olacaklarını bilmeme rağmen o kadar uzun süre Jin Gook üzerinden gidildi ki bir noktada umudumu kaybedip acaba Jin Gook onu terk ettiği için mi Sam Dong'la olacak diye düşünmedim değil. Bir de tüm Jin Gook-Hye Mi sahnelerinin beni acayip derecede itmesi!... Çok itici bir çiftlerdi, hiç yakışmadılar, olmadılar. Buna rağmen anlamadığım nokta neden ikisine bir öpüşme sahnesi koydukları... Sonunda mutlu olmayacakları belli(dir senaristin kafasında), e o zaman bundan sonra giderek Jin Gook'tan uzaklaşıp Sam Dong'u sevdiğini anlayacağı da belli. O zaman ne gerek var öpüşme sahnesine... Öpüşme sahnesi demişken yine finali aklıma geldi, sinirim kabardı. Hayır 8 sene sonra birlikte olmadıklarını gösterdikten sonra 8 sene öncesinin öpüşme sahnesiyle bitirmenin ne anlamı vardı? Bari Jin Gook'la olsaydı da bir mutlu çift görseydik, ben ona da razıydım. Ama finali yine de çoğu açıdan beni tatmin etti ve hemen ona da geliyorum. (Resim: Final sahnesi. Birlikte şirin göründükleri tek bir sahneleri bile olmadığı için internette-e tabi resmen başroller arasında hiç yakınlaşma sahnesi olmadan diziyi bitirince böyle oluyor-sinir olsam bile bu sahneyi koydum. Gerçi tatlılar mı tatlılar, sahneyle bire bir bir sorunum yok ama 8 sene sonra birlikte olmadıktan sonra ne anlamı kaldı? )
Jasoooooon! ve Pil Suk tabi ki:) Ne kadar tatlılardı. IU zaten çok tatlı bence, burada da aşık halleri çok şirindi. Jason'ın kıskançlıklarını, kıza aşık olmaya başladıktan sonraki saf salak hallerini de çok sevdim. Sonunda da birliktelerdi hala, en son konserde Pil Suk Jason'ın omzuna yatınca bende dizi boyunca ilk defa böyle kafamda evlilik müziği çaldı, içim ısındı filan:) Yalnız IU'ya haksızlık edilmiş bence dizide, o kız çok daha güzel şarkı söylerdi, başroller daha çok dikkat çeksin diye bastırmışlar kızı.
Son olarak üç şey daha söyleyeceğim. 1)Ben Baek Hee'yi başından sonuna kadar sevdim. Çok da gerçekçi bir karakter olarak görüyorum. Bir de ses olarak da bence Hye Mi'den daha iyiydi; daha kalın, daha hoş bir sesi vardı. Ama T-ara olarak yine dinletmiyorlar o ayrı:D 2)Finalde  8 yıl sonra herkesin ne durumda olduğunu göstermesi, Jin Gook'un ünlü bir Kpop yıldızı olması, Jason'la Pil Suk'un hala birlikte olması, o iki öğretmenimizin evlenmiş olması vb şeyler güzeldi, hoşuma da gitti. Finalle ilgili en büyük sorunum O LANET OLASI HYE MI-SAM DONG ÇİFTİNİ NİYE BİRLEŞTİRMEDİNİİİİİİİİİİİİİİİZ!!!!? Tamam, sakinim... 3)O kolye olayı da ayrı sinirimi bozdu. Herkesin elinde gezdi durdu, en son Jin Gook'da kalacak diye ödüm koptu:D Cidden ama o hariç kim olursa olsun mutlu olacaktım ben. Bu arada yalan olmasın, bence Baek Hee veya Pil Suk veya en olmadı Hye Mi olmalıydı bu. En başta en çok Sam Dong olsun istemiştim ama finalde baktım da Baek Hee veya Pil Suk olsa daha mutlu olurdum, hem de en azından mutlu bir final de yapabilirlerdi böylece. Bu arada söylemeden geçemeyeceğim, tamamı şarkıcılardan oluşan bir dizide, yine benim sesini en beğendiğim şarkıcı olmayan tek kişi, yani Sam Dong oldu, hadi hayırlısı:D
Yine uzun yazmayacağım diye başladım, yine olmadı:D Başladım mı monologa bağlamadan duramıyorum, huyum kurusun:D

1 Ağustos 2014 Cuma

Mary Stayed Out All Night-Jang Geun Suk Zirvesi:)

Bayadır blog yazmıyordum, bayramda çok yoğun yaşadım zaten. Ama o yoğunluğa bir dizi sığdırdım, geldim hemen taze taze anlatıyoruuum:) Gerçi çok uzun uzadıya bahsetmeyebilirim, şu ara dizileri öyle upuzun yazmayı çok sevmiyorum, içimden gelmiyor. Zaten bir ara iyice Kore dizisi blogu gibi olmuştu, sıkıldım o durumdan.
Evvet, bugünkü dizimiz Mary Stayed Out All Night! Valla bence çok da iyi yapmış efendim, herkes geceyi dışarıda geçirdiğinde bir Jang Geun Suk buluyorsa hepimiz geceyi dışarıda geçirelim:D Pretty Man'de Jang Geun Suk'un başlardaki uzun saçlı haliyle beğendiğim tek Koreli erkek statüsüne girmeyi başardığını söylemiştim zaten. Burada full o uzun kızıl kahve saçlarıyla takıldı, benim gönlümü iyice bir fethetti:) Gülerken ayrı güzel, o soğuk bakışlarıyla ayrı güzel, şarkı söylerken zaten güzel, esnerken bile güzel, adam bildiğin güzel! Bu dizideki haliyle Pretty Man'deki halinden de, You're Beautiful'daki halinden de farklıydı ve sanırım benim en sevdiğim bu içlerinden:) En önem verdiği şey saçları, yapmayı en sevdiği şey saç bakımı, soğuğa tahammül edemiyor, saçları benden uzun bacakları da sanırım benimkilerden ince olunca çocuğa bulduğum en uygun sıfat "güzel" oluyor tabi:D Ben sesini de çok beğeniyorum zaten Jang Geun Suk'un; tüm dizi önce My Precious, sonra Hello Hello'yu dinledik ondan; ben beğendim valla:) Zaten şöyle diyeyim; You're Beautiful'da sevdiğim iki grubun solistleri de varken benim sesini en beğendiğim, söylediği şarkıları en sevdiğim kişi Jang Geun Suk'tu, buradan anlayın işte:) Ben anlamıyorum zaten neden Kore'de şu çocuğa doğru dürüst bir albüm yapmadıklarını...
Saçlarının toplu hali de pek bir güzel değil mi? Maşallah, Allah sahibine bağışlasın tabi:D





Artık Jang Geun Suk mevzusunu geçip diziye gelirsek... Dizide hayatımda gördüğüm en en en en tipsiz başrol kız oynuyordu. O kadar ki bence bırak başrolü, dizide bile oynamamalı o kız. Ha gözlerinin bir sevimliliği var mıydı, vardı, belki bazen azıcık güzel olabiliyordu saçlarını topladığında filan ama genel tipsizliği ve o kulak tırmalayıcı sesiyle o kız nasıl dizi sektörüne girmiş anlayamadım. Özellikle o en başlarda sürekli Jang Geun Suk'a "Hayatım" diye seslendiği zamanlar sussun diye ağzına bir tane patlatasım gelmedi değil. Ha diğer ağzına bir tane patlatma anları da son bölümlerde babasına ve Jung In'in (eşinin, ikinci erkeğin) babasına karşı takındığı tavırdı. Yavrum hadi biri baban, çok bir şey diyemiyorsun da diğeri elin adamı. Karşısına geçmiş "Oğlunuzla evlenmek istemiyorum" dediğin halde seni zorluyorsa "Siz kimsiniz de benim hayatıma karışıyorsunuz" diyemiyor musuuun? Ağzın dilin yok mu yavrum senin? Ben deliriyorum orada, kız sadece susup gidiyor! Çıldırtıcı... Ama Jang Geun Suk'la öyle böyle çok tatlı bir çift oldular, o ayrı:) İlk gece sarhoş oldukları anlardan tutun da en başlarda birlikte geçirdikleri mecburi zamanlara, birbirlerinden etkilendikleri ama söyleyemedikleri zamanlara, evli gibi yaşadıkları zamanlara, sondaki samimi çift hallerine kadar herşeylerine bayıldım:)
Ha bir de dizi 6-7-8-9. bölümlerde öpüşme rekoru kırarak benim için zirve yapmıştır. Bu bölümlerde başrol kız iki farklı erkekle birden fazla defa, başrol erkek de iki farklı kızla birden fazla defa öpüşerek bana "Yuh, oha, bu kadar da olmaz" dedirtmiştir. Cidden benim için bir Kore dizisinde ilk oluyor bu. Ha bir de dizi üçüncü bölümün sonunda başrol erkeğin üstü çıplak, ikinci erkek bornozlu, bunlar geceyi bir yatakta mı geçirmişler (Çünkü sonradan öğrendiğimize göre evde başka yatak yok) öyle bir şeyler durumuyla beni şoklardan şoklara sürüklemiştir:D Zaten ondan hemen önce de kız ikinci erkek için "Gay olabilir mi" tarzı düşünceleriyle beni dolduruşa getirdiği için:D Ki hiç de öyle bir durum yok, sonradan görüyoruz:) İkinci erkeğimiz Jung In benim için şimdiye kadar gördüğüm en sevdiğim, en şahane ikinci erkek olmuştur; hemen sebepleriyle açıklıyorum:) 1)Klasik ikinci erkek çekingenliğinde değildir efendim kendileri. Zaten kızımızın nikahlı kocası da kendisi olduğu için kızla ilgilenmeye başladığı saniye alnından, sonra kız kendisine iyi davrandığı an dudaklarından öpüvermiştir kızımızı, çok da iyi yapmıştır:) Kız boşanmak istediği zaman da arkasından gidip o tutkulu sarılması ve titreyen sesiyle "Lütfen bir dakika böyle kal" demesiyle beni benden almıştır.(Şekil 1a: Sağ üstteki resim. Allahım ne güzel bir sahneydi..) 2)Buna rağmen kıza sevgilisiyle mutlu olması için en çok kolaylığı da o sağlamıştır. Sevdiği kızın mutlu olması için çoğu zaman kendi zararına da olsa ona her türlü yardımda bulunmuş, ona destek olmuş, ama bunu yaparken de sonlara doğru sapıtmamış, kızla arkadaşlığını korumayı başarmış ve benden aferini almıştır. 3)Kızla ve kızın sevgilisiyle (Kang Moo Kyul) olan özel ilişkisini iş ilişkisiyle karıştırmamış, Kang Moo Kyul'a şirketinde iş verip (tecrübesiz adamı ısrar kıyamet dizinin müzik yapımcısı yapıp, yetmeyip dizinin OST'unu söyletip, o da yetmeyip ünlü yapıp-en son single diyorlardı-) onun iyi bir duruma gelmesini sağlamış, kızdaki cevheri keşfedip kızı bildiğin sıfırdan dizi senaristi yapmıştır. Azıcık daha böyle devam etseydi benim gözümde azizliğe yükselecekti haberi yok. Ha tabi aslında Kang Moo Kyul'un müzik yeteneğine daha onun kim olduğunu bilmeden vurulduğu (o ikisinin geceyi birlikte geçirme olayı da buradan kaynaklanıyor zaten), ona kızdan bence azıcık daha fazla değer verdiği için de böyle yapmış olabilir:D Zaten kızla boşandıktan sonra da bildiğin Kang Moo Kyul'un evine yerleşti, "aynı yatakta yatalım" falan modundaydı, hayırlısı diyorum:D
Dizi genel olarak bu şekilde. Ha bir de ortalıkta dolanıp işi azıcık bulandıran, ama aynı zamanda da hem Kang Moo Kyul'a hem de Jung In'e fazlasıyla yardımcı olan, başrol kıza da çok bir zararı dokunmayan bir ikinci kadınımız; bir de bu ikinci kadına aşık, benim nedense her gördüğümde gülümsememi sağlayan yarı-kötü erkeğimiz vardır. İç karartıcı sahnelere ve kıyafetlere, sonunda bir yıl sonrayı göstermelerine rağmen kimseyle ilgili bilgi vermeyip beni merakta bırakmasına rağmen sevdim ben bu diziyi:) İkinci erkek ve ikinci kadın karakterleri kendi başlarına bile diziyi götürürlerdi bence, sırf ikisinin ilişkisinden bir dizi çıkardı:D Jang Geun Suk zaten çok iyiydi:) Ben onun ne zaman kızla Jung In'in bir sarılma, bir yakınlaşma anları, ne bileyim gelinlik provası, düğün töreni filan olsa o ana denk gelip sonra anlamadan dinlemeden sinirlenip gitmelerini yerim. O anca gitsin yatağında depresyona girsin. Yemin ederim Jung In kızın mutluluğunu değil de kendi mutluluğunu düşünüyor olsaydı, azıcık atakta bulunsaydı Kang Moo Kyul zor alırdı kızı da dediğim gibi; ikinci erkek şahane:)
Neyse efenim, bir dizi anlatımının daha sonuna geldik:) Sözde bu yazı komple diziyle ilgili olmayacaktı ama ne yapayım, ağzımı açınca susmak bilmedim:) Ben bu diziyi baştan sona kalbim güm güm atarak, çok severek izledim. Umarım siz de öyle izlersiniz:) (burayı okuyup da izleyecek olanlara, hahah:p )

Edit: Diziyi çok sevdikten sonra açtım bir de manga'sını okudum. Jung In 22. bölüme kadar görünmüyor zaten; evlilik mevlilik, hiçbir şey yok oraya kadar. Ancak Mae Ri'yle Kang Moo Kyul tanışıp aşık oluyorlar, bu. Sonrası da internette yok:( Oysa ben manga'yı da çok sevmiştiiim, Kang Moo Kyul'un "I fell for your lingerie style" cümlesinden sonra zaten sevmemek imkansızdı:D Koptum ya, bildiğin sapık, hahah:D Bir de sürekli zihnimde Jang Geun Suk'u koydum mangaya, benim için ayrıca eğlenceli oldu. Jang Geun Suk mimikleriyle manga keyfi:D