29 Kasım 2014 Cumartesi

Love Cell:İlk defa bu blog'da!:p

Başka bir blog'da varsa da ben bilmiyorum, görmedim. Yani tabi ki başlayacak haberi var ama izlemiş birinin yorumunu bulamadım. O yüzden de izleyip bitirmiş biri olarak yorum yazayım dedim.
Love Cell şirin bir mini dizicik. Mini dizicik diyorum çünkü 6-7 dakikalık 15 bölümden oluşuyor kendisi, bir mini dizi boyutunda bile değil anlayacağınız. Bu yüzden de bazı yerlerde boşluklar var, zihninizde fazlasıyla soru oluşuyor ama yine de izlenilebilir bir dizi. Zira dizideki karakterlerin hepsi çok şirin. Süresinden de mütevellit çerez gibi gidiyor; başlarsınız, bir buçuk saat sonra biter.
Amaaaa... Dizide Kim Woo Bin'in oynadığına dair haberler okumuş olabilirsiniz. Hayır. İnanmayın. Boşverin onları. Oynamıyor değil, oynuyor tabi ki ama final bölümünde, o da dört dakika kadar. Onda da neredeyse hiçbir hareket, söz, mimik; hiçbir şey yok işte. Yani Woo Bin için başlayacaksanız büyük bir hayal kırıklığı olur. Sadece bir saniyeliğine çooook hafif bir kötü adam gülümsemesi yerleşiyor suratına (O bile kızların kalbini hoplatmaya yetebilir tabi) ama değmiyor Kim Woo Bin için izlemeye. Bu arada hayır, ben Kim Woo Bin için izlemedim, oynadığını bile bilmiyordum hatta. İyi ki de öyle olmuş.
Amaaaaa... :D Bir de güzel haber verebilirim ki final bölümünün sonunda Woo Bin "Benim hikayeme başlayalım mı?" diyor. Kısacası dizinin bir devam sezonu veya devam dizisi olabilir ki o da Woo Bin'e yoğunlaşacak gibi görünüyor. Tabi ki ben "Eveeet! Hadi başlayalım, hemen başlayalım, şimdi başlayalım." oldum ama adamlar ne zaman çeker, ne zaman yayınlar bilemem. Yine de umudumuzu yüksek tutuyoruz ve parmaklarımızı çaprazlayıp bekliyoruz:)

Not:Dizinin sonu bence azıcık hızlı ve saçma oldu ama zaten dizinin kendisi de fazlasıyla kısa olduğu ve çok mantık içermediği için gözünüze batmıyor:) Hiç spoiler işareti koymam ama şu anda koymalıyım çünkü direkt olarak sonunu söyleyeceğim ve bunu ben bile okumak istemezdim:D

Spoiler:Finalde Dae Choong'un aşık olduğu Nebi'nin ölmesi ama ikinci bölümde adı geçen "ev sahibinin yurt dışında okuyan kızı"nın Kore'ye dönmesi ve onun Nebi'yle aynı görünümde, yani aslında Dae Choong'un aşka küsmesine sebep olan ilk karşılıksız aşkı çıkması!? Ki Nebi öldüğüne göre artık Dae Choong'un içinde aşk hücresi kalmamış olması gerek, yani o kıza nasıl aşık olacak bu çocuk? Bir de anlamadığım nokta: Dae Choong'un birine aşık olması aşk hücresinin ölmesini engellemeyecek miydi? O zaman Nebi'ye aşık olmasına rağmen neden öldü Nebi?

Spoiler Sonu:Böyle sorular sorular işte:D Devam sezonu olsa da cevabını alamayacağım muhtemelen ama çok da önemli değil:) Boooomboş olduğunuz bir günde oturun izleyin, başrol çocuk çok şeker:p:D

18 Kasım 2014 Salı

Eric Moon-Jeong Yoo Mi temalı yazı:D

Bu sene okuldaki dördüncü senem. Yani stajlara başladığımız yıl. Ve hayatımda ilk defa bir gerçekle yüzleştim ki ben yeterince zeki değilim. Sınavlara herkesten üç hafta sonra çalışmaya başlayabilecek kadar zeki değilim. Bir kere okumakla her şeyi ezberleyecek kadar zeki değilim. Konuların yetişmeyeceğini anladığımdaki psikolojik baskıya dayanabilecek kadar güçlü değilim. Değilmişim yani, düşündüğüm gibi biri değilmişim. Ama bana iyi bir ders oldu bu. Bundan sonra üst dönemlerin, hocaların sözlerini dinleyip günü gününe çalışacağım.
Ha bu kadar laf diyorum, kaldım mı? Hayır kalmadım. Neyse ki şanslıydım, sözlüme iyi bir hoca geldi ama kalmaya çok yaklaşmıştım. Hayatımda bir dönüm noktası ilan ediyorum Pediatri stajını. Bundan sonraki tüüüüm stajlara günü gününe çalışacağım. Bunu unutursam bu stajda ne kadar zor zamanlar geçirdiğimi hatırlat bana, olur mu sevgilim?
Bu klasik sınav sonrası idealist öğrenci tiplemesini bir kenara bırakırsak... :D Pediatri'yi, dönem 4'teki en zor stajı, geçtim ya ohh... Artık rahatım, sırtım yere gelmez:p Bunu geçtiysem diğerleri çantada keklik:p Boşver yaaa, gez dolaş, tadını çıkar üniversite hayatının:D (Bendeki idealistlik buraya kadar:D )
Evet tabi ki size fena halde sıkıcı okul anılarımı değil üst düzey heyecanlı dizilerimi anlatacağım, merak etmeyin:D Pediatri'yi geçmekten ümidi kesip çalışmayı bıraktığım sınav öncesi dört günlük sürede izlediğim, izlemek ne kelime, başından kalkamadığım iki diziden:) Aslında ikincisi tamamen ilkinin hatrına izlendi ama neyse...
İlk dizimiz Discovery of Romance! Kendisini zannederim daha 6.-7. bölümü yayınlandığı zamanlarda keşfetmiş, sırf bitsin de sonu iyiyse öyle izleyeyim diye dişimi sıkıp 10 hafta beklemiş, bittiği halde kimse sonuyla ilgili bir yorumda bulunmayınca "Yeter artık!" deyip indirmiş, indirdiğim gibi bir çırpıda izlemiş, izlediğim gibi aşık olmuş, ölmüş bitmiş...... Kısacası ben bu diziyi sevdim arkadaş!
Bir kere daha ilk anda Korece konuşmalı Amerikan dizisi kıvamında başlaması (diğer Kore dizilerine göre daha serbest ama eli eline değmemeli anti-gerçekçi Kore dizilerinden bunalmış bünyemde soğuk su etkisi yaratmış, kana kana içilip üstüne de bir ohh çekilmiştir:D ); kızın iki adamla da ilişkilerini başlangıcından beri olabilecek ennnn tatlı şekilde anlatması; araya serpiştirilen röportajların çikolata sosu etkisi yapması; bir değil, iki değil, tam üç adet dizi konusunu içinde barındırıyor olması... Daha sayayım mı? :D
Üç dizi konusu dediğim: 1)Kang Tae Ha-Han Yeo Reum-Nam Ha Jin aşk üçgeni. 2)Nam Ha Jin-Ahn Ah Rim arasındaki eski bağlar, ihanetler ve şefkatle örülü ilişki 3)Han Sol'un aşk sorunsalı. Aslında bu olay klasik "Oppa'dan sevgiliye dönüş" teması olarak da nitelendirilebilir (Reply serisi işte hep buradan ekmek yedi) ama Choi Eun Kyu ve onunla olan ilişkisi de ilginç olunca aşk sorunsalı demek daha uygun geldi bana.
Kızın iki adamla olan ilişkisini de başlangıçtan bitişe çok güzel anlatmasına gelince... İyisin hoşsun da sayende ilk 8-9 bölüm kimseyi seçemedim ben:D Hatta seçememek de değil, kimle olursa olsun mutlu olacaktım resmen, iki ilişki de o derece tatlı. Ama tabi bir noktadan sonra Nam Ha Jin'in yalanları; gözünün hala ilk aşkında, bir elinin hala ilk aşkının üzerinde olması insanın canına tak edebiliyor ama aynı zamanda o kadar tatlı da aşık ki bizim kıza (ikisine birden nasıl aşık sorgulamayın işte, Korece konuşmalı Amerikan dizisi diyorum:D ) yine de onu sevmekten vazgeçemiyorsunuz. Öyle ki final bölümünde sırf benim gibiler için yapılmış bir erken final anı var:D Baktınız final istediğiniz gibi gitmiyor, son bölümün tam 9 dakika 36 saniyesinde durdurun diziyi, bir saniye ileriye gitmeyin, alın size istediğiniz son:D Ben durdurdum, çok düşündüm "Burada bırakayım mı, diğer son daha iyi olur mu" diye ve sonunda devam etmeye karar verdim. Ha, daha iyi bir son muydu? Hayır. Ama yine de pişman değilim. Zaten şimdilerde ikinci defa izlemeye başladım, belki bu defa orada bırakırım:D
Nam Ha Jin'den bahsetmişken söylemeden geçemeyeceğim, bu Ahn Ah Rim dünyanın en itici insanı! Ama öyle ki bir başka dizide olsa başrol olur, hatta muhtemelen de Park Shin Hye tarafından canlandırılırdı:D You're Beautiful ve Heirs'daki PSH rollerinin birleştirilmesi gibi bir şey çünkü kız. Yalnız şunu diyeyim; "Ben hiçbir şey yapmıyorum, herşey beni buluyor" tarzında; gururlu, sözünü esirgemeyen, mert, dürüst bir ikinci kız da hiç çekilmiyor! Hatta başrol olarak niye hep öyle rollerin olduğunu bile sorgulattı bana Ahn Ah Rim. Diziye bu perpektiften baktığımızda Ahn Ah Rim gururlu, dürüst, iyi kalpli birinci kızımız; Han Yeo Reum da kendisini sevmeyen bir adamın peşinde koşan, o adamın sevdiği kadına zor zamanlar yaşatan, kıskanç, pislik ikinci kadın karakterimiz. Ama tabi ki ben kesinlikle bu açıdan bakmıyor ve Ahn Ah Rim'den güzel güzel nefret ediyorum:D Yavrum adamın sevgilisi var, üstelik de seninle görüşmesini istemediğini biliyorsun. Niye hala giyinip süslenip onunla buluşuyor, onun peşinden koşuyor (aslında ikisi de birbirinin peşinden koşuyor ama bence tüm suçlu kadın!-An itibariyle feminist dernekleri tarafından taşlanarak öldürüldüm:D-), sevgilisini umursamadan aşk yaşıyorsun? Kusura bakma ama başka bir dizide "Yaaa ama adam zaten sevmiyordu ikinci kadını, hep aileleri/kız yüzünden lafta çıkıyorlardı, aşık oldular birbirlerineeee" tarzında destek nidalarıyla karşılanacak olabilirsin ama bu dizide Out'sun, diptesin, ikinci kadınsın. Oh, içimi döktüm rahatladım:D Bunun dışında bu kızın oyunculuğu an be an iyileşiyor, takip etmek gerek...
Do Joon Hoo-Han Sol "Oppadan sevgiliye dönüş" temasını da anlatmak isterdim uzun uzun, zira kendisine bayılmış bulunmaktayım ama ne yazık ki yeterince yazdım. Sadece; tatlılıktan ölün siz ya:) Gerçi son bölüm iticiydiniz, bazı çiftler gibi ilişki başladıktan sonra tatlılıklarınızı kaybetmişsiniz ama olsun, ben zaten son bölümü komple silebilirim kafamda, no problem:D
Sıra geldi dizimizin odak noktası, kalp çarpıntılarının zirve yaptığı, kimya patlamasından ölen Kang Tae Ha-Han Yeo Reum çiftine! Ya bu nasıl bir ilişkidir, nasıl bir birbirine yakışmadır, ayrıca da nasıl bir rol kabiliyetidir, iyi-kötü ilişkinin tüm anları bu kadar mı güzel yansıtılır. Daha söyleyecek çok şey var. Bölüm bölüm, saniye saniye her hareketlerini, mimiklerini, sözlerini yorumlayabilirim; ilişkilerinin giriş-gelişme-sonuç-tekrar karşılaşma-gelişme-sonuç-kavuşma aşamalarını ayrıntılarıyla anlatabilirim ama eminim ki benden dinlemek yerine kendiniz izlemeyi tercih edersiniz. Hala etmiyorsanız mutlaka etmelisiniz:) Bence çok şey kaçırıyorsunuz:)
Allahım bu kadar övdüm ya; biri hata kaza görür de izler, üstüne bir de beğenmez kesin:D Neyse, bunlar tamamen kişisel düşüncelerimdir. Dizinin bazı Kore dizisi severler tarafından pek beğenilmeyebileceğini kabul ederim. Çünkü diğerlerinden ayrıldığı pek çok nokta var; o saf, masum aşkı arayanların bu diziyle çok işi olmaz. Bocalamalar, yalanlar, nispeten aldatma... Gerçi bu ikilinin bir diğer dizisi olan Que Sera Sera'yla kıyaslanınca gayet masum bir dizi:D Onu da bu dizinin verdiği gazla oturdum izledim hemen. Aralarındaki kimyanın nereden gelmiş olduğunu çözmüş oldum en azından:D O dizide böyle bir kimya yok mesela. Ama tabi dizi sürecinde elli defa yakınlaştırınca bunları, ister istemez oluşuyor.
Que Sera Sera bana göre bile abartılı bu arada. Benim kaldırma kapasitemin üzerinde. Zaten ben "aldatma" temalı filmleri de hiç sevmem. Başkasına aşık olabilirsin, tamam. Ama adam gibi ilişkini bitirip sonra diğer ilişkiye başlamalısın. Sen sevgilinle geldiğin tatilde, sevgilinin kız kardeşinin (gerçek kız kardeş değil, hatta eski sevgili) sevgilisiyle yiyişip, basılıp sonra onları bırakıp kaçıyorsan; bir de üstüne üstlük beş gün sonra gelip sevgiline "Ben senin evlenme teklifini kabul edemem." diyorsan kusura bakma ama şerefsizin önde gidenisindir. 1)Aşkından ölsen bile senin sevgilin var, başka bir erkeği öpmen...!? 2)Sevgiline açıklama bile yapmadan o erkekler kaçman!? 3)Sonra da gelip yüzsüz yüzsüz evlilik teklifini reddetmen!!!!?
Neyse, Que Sera Sera uzun uzun anlatılmaya değecek bir dizi değil. Ha, ben anlatırım, onda sorun yok:D Ama boşuna zamanınızı vermeyin diye... Yalnız bu kadar laf söyledikten sonra olmayacak ama ben diziyi sevdim:D Genel ahlak kurallarıma uymayan yerlerini atarsak dizide beni etkileyen pek çok sahne sayabiliriz ki şu an ilk aklıma geleni Han Eun Soo'nun hamile olduğunu öğrendiğinde Kang Tae Joo'nun verdiği tepki... Bu arada evet, adamın canlandırdığı iki karakter arasında bir hece fark var sadece. Kadının da soyadı ortak. Ama zaten bence Kore'de bariz bir soyadı sorunu olduğu için bu çok önemli değil:D Keşke onun da adı biraz daha benzeseydi ama... Zaten sırf Discovery of Romance hatrına izledim. Yoksa başlayıp da ilk bölümün yarısında yarım bıraktığım bir diziydi Que Sera Sera.
Bu arada bir noktayı netleştireyim. Discovery of Romance'de de aldatma olduğunu söylesem de kız çok daha ahlaklı diyebiliriz. Merak etmeyin yani:D
Sonuç olarak Que Sera Sera'yı önermiyor, Discovery of Romance'i de fazlasıyla öneriyor ama yine de bir başkasının fikrine de bakın diyorum. Şimdiden iyi seyirler:)

Çok uzun zaman olmadı mı?

Son birkaç haftadır baya uzun (neredeyse kitap çıkaracak kadar uzun) bir yazı yazmakla meşguldüm. Tabi acayip bölük pörçük; çoğu zaman saçmaladığım; içimdeki tüm ergenlikleri, fangirl'lükleri ortaya serdiğim laneeet piiis bir yazı oldu:D O yüzden de hepsini sıfırlayıp az ve öz olarak burada bahsetmeye karar verdim:)
Şimdilerde CNBLUE dinlemiyorum. Bıraktım gibi bir şey. Ama hala tüm CNBLUE sayfalarını takip ediyorum, o da alışkanlık olarak kaldı işte:D Ama sanırım yakın zamanda tekrar başlayacağım CNBLUE dinlemeye. Biraz kıymetini anladım gibi bir şey. Sebebine hemen geliyorum.
Daha önceden çok eleştirdiğim için ilginç gelecek ama şu ara Super Junior dinliyorum:D Mamacita'yı dinleyip aşık olmam sonucu biraz kendisine sarmış durumdayım. Önce şarkıyı sevdim, sonra şarkı sözlerini ezberlemeye çalıştım, sonra kim nereyi söylüyormuş, kim kimmiş derken bir baktım Türkçe altyazılı programlarının çoğunu izlemiş, İngilizce altyazılı (taaa 2006'da çekilmiş Full House'dan bu hafta yayınlanmış SJ-M Guest House'a kadar-onun henüz İngilizce altyazılısı yok ama ben Korece de izliyorum:D-) programlara başlamışım.
Doğal olarak favorilerim, sevdiklerim, sevmediklerim var (bundan önceki yazının yayınlanmıyor olmasının sebebi bu kısmın şiddet, cinsellik, çocukların zihinsel ve bedensel gelişimini bozabilecek ögeler içermesiydi:D ) ama çok uzun uzadıya konuşmaya gerek duymuyorum. Sıkı bir Eunhae fanıyım (Programları izleme sebebim biraz da bu) ve onları birlikte görünce çok mutlu oluyorum. Kyuhyun benim KRY'den dolayı en sevdiğim-ve aslında tek bildiğim- üyeydi, hala da öyle. Özellikle de mükemmel "evil" karakterini daha iyi tanıdıktan sonra iyice sevmeye başladım:D Çoğu üyeyi seviyorum aslında. Kangin, Heechul ve Yesung'u tenzih ederekten... Aslında dediğim gibi, bu konuda söyleyebilecek çoook fazla (zannederim dört sayfa boyutunda) şeyim vardı ama ne gerek var? Ergenliğimi kendime saklayıp yazıya devam ediyorum:D
Ses tonu açısından şu ara favorim Ryeowook. Önceden Yesung'du KRY'den dolayı. En yakışıklı bulduğum 2014 itibariyle Eunhyuk. O çocuğa bir şeyler olmuş bu sene ama çözemedim. Eskiden ciddi olarak maymuna benziyorken şimdi inanılmaz çekici. Tabi ki geneli baz alırsak Siwon, o konuda kimsenin aklında soru işareti yok heralde:D Adam hem ultra zengin, hem kibar, hem yakışıklı; ideal erkek resmen. Dolayısıyla kiminle çıkacağı/evleneceği benim için yoğun merak konusu:D
Yine konudan sapmakla beraber hemen toparlıyorum. Yaptığı müzik türü normalde sevmediğim bir tür olmasına rağmen Mamacita'nın beni etkisi altına almasıyla dinlemeye başladığım Super Junior'un bazı şarkılarını (Mamacita, U, ıııı, sanırım hepsi bu kadar:D ) seviyorum, çok sevmemekle birlikte çoğu şarkılarını da grubu sevdiğim için az biraz dinliyorum. Amaaaaaa, bu Super Junior maceram bana gösterdi ki CNBLUE ciddi anlamda iyi bir grup. Evet son zamanlarda rock'ı bırakıp pop'a daha yakın şarkılar yapmalarıyla gözümden düşmüş olabilirler ama en azından enstrüman çalıyorlar ki bunun cidden önemli olduğunu düşünüyorum. Aynı şekilde Super Junior'la kıyasladığımızda yaş olarak çok daha küçük olmalarına rağmen daha olgun, mantıklı insanlar olmaları; ne özel hayatta ne sahnede saçmalamamaları sebebiyle kıymetini anlamış bulunduğum bir grup CNBLUE; zannederim tekrar dinlemeye başlayacağım.
Bundan bahsettiğime göree.. Şu ara MAMA 2014 oylamaları var. Ben de bunu yeppudaa boice'ten öğrendim, her gün de oy veriyorum filan ama hiçbiri CNBLUE'ya değil:D Best Male Group zaten Super Junior. Union Pay Artist of the year da aynı şekilde:) Best Band Performance'daysa cidden daha iyi olduğunu düşündüğüm için FT Island-Madly'ye oy veriyorum. Union Pay Song of the year değişkenlik gösteriyordu benim için. Bir kez CNBLUE-Can't Stop olmak üzere dört beş farklı şarkıya oy vermiştim (Bu alanda Mamacita yok, anlamışsınızdır:D ) ama sonra her alanda birinci olduğu için bu neymiş diye açtım EXO-Overdose'u dinledim ve bayıldımm! Bu yüzden de 2-3 gündür ona oy veriyorum. Garanti o alacak zaten ödülü, ki hak ediyor da. Best Female Artist ve Best Vocal Performance Female'de IU'ya oy veriyordum hep ama bugün yine her şeyde birinci olduğu için Ailee-Singing got better'ı açtım ve ciddi anlamda aşık oldumm! Hem kadının sesi çok güçlü, çok güzel; hem şarkının sözleri, müziği, herşeyi güzel işte. O yüzden yarından itibaren o alanlarda da oyumu değiştimiş bulunmaktayım. Kendimi acayip satıcı hissediyorum:D Ama daha iyi olduğunu bildiğim halde sırf seviyorum diye birilerine oy veremem ki. Ne yazık ki kaybettin CNBLUE:/ Gerçi zaten ben oy veriyim ya da vermeyeyim hiçbir şey değişmiyor. Best Band Performance'da %41'le ezici bir üstünlüğü varken Union Pay Song of the year'da hiç şansı yok. Ama Super Junior'ı öne geçirebilirim. Ki bu oylama direkt sonucu belirlemediği için hala umudum yüksek. Fighting!!
Bunu da geride bırakırsak sırada izlediğim diziler var:) Yine olabildiğince kısa tutacağım. Hatırladığım kadarıyla Coffe Prince, Emergency Couple ve King of High School Life Conduct. Evet, evet bu kadar. Bir an düşündüm başka var mıydı diye ama yoktu. Baya az izlemişim şu ara. E tabi, azıcık yoğun yaşayınca şu aralar...
Coffe Prince'ten başlayacak olursak... Kendisini bana çok tavsiye ettiler. Hem çoğu blogger'ın en iyiler listesinde, hem de yakın zamanda bulduğum tek Kore dizisi seven arkadaşımın en sevdiği diziymiş; ben de başlayayım dedim. Bitirdim ve herkese katılıyorum, mutlaka izlenilmesi gerekilen dizilerden. Bir kere kendi türünün en iyisi. Erkek kılığına girmiş kız dizilerinin klişelerini yıkıyor. Özellikle de adamın kızı erkek sandığı halde ona aşık olması, bunu bile bile kendini tutamayıp ilişkiye başlaması çok güzel anlatılmıştı. İkisinin olduğu çoğu sahnede kalbim pır pır etti. Ama aynı kimya kızın kız olduğu ortaya çıktıktan sonra yok mesela. İlginç bir şekilde orada ilişkilerini sönükleştirip yan karakterlere ve yan olaylara yoğunlaşmayı tercih etmişler. Zaten son 4-5 bölüm öylesine başlayıp öylesine bitti diyebiliriz. Mesela dizi bittiğinde üzülmedim çünkü diğer tüm bölümlerde de bitirebilirlerdi, öyle boş bir finaldi yani. Ha tabi "yapacaklar mı, yapmayacaklar mı" klişesini (gerçi bu bir Kore dizisi klişesi olmadı sanırım hiçbir zaman ama benim izlediğim dizileri baz alırsak inanılmaz yaygın bir klişe) seviyorsanız son bölüme kadar heyecanınızı koruyabilirsiniz. Ama "yapacaklar mı-yapmayacaklar mı" klişesini çoooook daha güzel sunan en az 10 amerikan dizisi önerebilirim, o ayrı:D Amerika bu işi biliyor ya:D
Bunu kısaca anlattığıma göre Emergency Couple'a geçebilirim. Tıbbi dizileri sevmediğimi söylemiş miydim? Yani aslında tıbbi dizileri seviyorum. Grey's Anatomy, Scrubs, House filan izlemişliğim çok var ama Grey's Anatomy ve Scrubs'ı izlediğimde henüz tıp okumuyordum ve House'un tıbbi kısmına da bir kulp takabilen azdır zaten. Oysa bu dizi çoğu tıbbi dizinin yaptığı gibi tıbbın-afedersiniz ama- içine sıçmış. Başka bir tabir yok. Belki anlamayan biri sevebilir ama tıbbın T'sinden haberiniz varsa bu diziyi izleyemiyorsunuz. Dünyanın ennnnn basit işlemlerini, tanılarını o kadar absürd tepkilerle karşılıyorlar ki... Arkadaşım alt tarafı bir damar klemp'lemişsin, sanki bomba imha etmişsin gibi ne o ifade? Hastaya diyaliz yapılırken "Niye diyaliz yapıyoruz?" diye sorman, sonra da "Aman allahım" ifadesiyle böbreklerin iflas ettiğini çakman... İntern olduğumda böyle bir soru sorsaydım hocam hiç sinirlenmeden gayet nazik bir şekilde "Çık dışarı" derdi ve bir daha hastaneye giremezdim. Sonra ennnn basit tanıları bile birbirinize açıklamanız... Tamam anladık izleyiciye anlatmak için bu ama tıp fakültesi ikinci sınıfta öğretilen şeyi bir intern'e açıklamak komik durmuyor mu? O adam o vakte kadar onu bilmeden geldiyse gitsin ölsün bir zahmet. Ayy, hatırladıkça sinirleniyorum yine... Tamam, sakinim.
Bunları yok sayacak olursak güzel diziydi... Uzun zamandır ilk defa ikinci erkeğin bu kadar şansının olduğu bir dizi izledim. Hatta öyle ki kız son ana kadar ikinci erkeğe varacak gibiydi, son dakikada döndürdüler. Bana booool bol kalp titremesi yaşattıran bir dizi oldu ama. İkinci erkeğin şansı bu kadar çok olunca "Şimdi ne olacak?" olayı gerçekten bir heyecan kazanıyor. Ben en başta ikinci erkekle olsun çok istemiştim her zamanki gibi ama birinci erkek o kadar tatlı ki ve o kadar tatlı aşık oluyor ki onun tarafını tutmamak imkansız. İşte bu yüzden ikinci erkeği sevmediğim nadir dizilerden oldu bu da. Adam kızın eski kocası, kıza hala aşık, bunu da gelmiş sana söylemiş, kızın da onda gönlü var gibi gibi, e o zaman sen niye hala aralarındasın?? Birazcık insaniyet diyorum... (Resim uyarısı: Azıcık çok mu tatlılar ne?:) )
Bunu da geçecek olursak sıra geldi King of High School'a. Aslında kendisini hala bitiremedim. 6.-7.-8. bölümlerin sonları fazlasıyla kalbimi titretti, evet. Ama sonra nedense bir sıkıcılaştııı, bir sıkıcılaştı... Belki ben ilk bölümde gösterilen flashforward'dan dolayı farklı bir beklenti içine girdiğim içindir ama benim için dizi geçmek bilmedi. Ben düşünmüştüm ki kız onun liseli olduğunu öğrenecek, ona bu ikili hayatı sürdürmesi konusunda yardımcı olacak, bir süre böyle devam ettikten sonra aşık olacaklar. Oysa tam tersi oldu; aşık oldular, çıkmaya başladılar, çooook sonra öğrendi kız onun liseli olduğunu. Böyle olunca da bence gereksiz sahneler daha fazla oldu. Ama başroldeki adamı (Seo In Guk) sevdiğim için yine de zevkle izlediğim bir dizi:) Tabi ki asla bir Reply 1997 olamaz ama çok pişman da değilim izlediğime... Bir de bitirebilseydim iyiydi tabi:D

Bu yazının buradan önceki kısmı neredeyse bir ay öncesine aittir, belirtmek isterim:D King of High School'u zorlaya zorlaya bitirdim. "BENCE" saçmalıklar, saçmalıklar... Ama ben fazla mantık çerçevesinde bakıyor da olabilirim, siz bana takılmayın yani:D (Ayrıca bence resim bile çekiyor diziye:D )