30 Ocak 2015 Cuma

CNBLUE temelli saçmalamalar

CNBLUE hakkındaki korkularım giderek gerçek oluyor gibi, size de öyle gelmiyor mu? Yong'un solo albümü ve konserlerini mi deseeem (her şey solo fan meeting'le başlamıştı, o zamandan tepkiliyim ben bu işe), yeni programı Hologram'ı mı deseeeem; Jong'un Kyuhyun ve zilyon tane daha idolle çekeceği Hindistan'a gitmeli yeni programını mı deseeem; Jung Shin'in başrol oynayacağı diziyi mi desem... Min neden boşta onu çözememekle beraber yakında o da başlar bir şeylere, zaten grup da neymiş, albüm çıkarmak da ne gereksiz şeymiş, di mi?
Grup dağılacak korkularımı bir yana bırakırsak Hologram çok eğlenceli bir program, Yong-Jung Shin muhabbetlerini dinlemek (WGM'den sonra ilk defa bu kadar yakın gördüm, seviyorum ben bunları birlikte:) ) ve Yong-Shin Hye ikilisini tekrar birlikte görmek (You're Beautiful'un BTS'lerinde pek bir şekerlerdi, burada da öyle, maşallah:D ) bile yeter zaten programı sevmem için:) Bir de Hong Ki olsaydı tadından yenmezdi o program da hadi Hong Ki'yi geçtim, neden hiçbir FT Island üyesi yok? Juniel de yok. Gerçi o olsa da sesi çıkmıyor ama:D Yine de Juniel'i AOA kızlarından çok sevdiğim bir gerçek:D
Yine grup dağılacak korkularımı bir yana bırakırsak Jong'un programına da çok sevindim:) Kyu var, Changmin var, Shinee Minho var, Suho var, Infinite Sunggyu var; resmen yıldızlar geçidi:D Gerçi Kyu nasıl yetiştirecek herşeyi, cidden anlamıyorum. Kuzum ya, biri oynamakta olan biri hazırlık aşamasında iki müzikal, Radio Star programı, solo çıkış aktiviteleri, üstüne Super Junior aktiviteleri, konser turu derken resmen uyumadan yaşıyordu bu çocuk; bu koşuşturmada nereye sıkıştırıp da Hindistan'a gidecek çok merak ediyorum. Gerçi albüm tanıtım aktiviteleri bitti çoktan, o boşluğu dolduracak sanırım. Yine de yazık, ölü gibi geziyor çocuk sürekli.
Bunun dışındaaaa... Hyde, Jeykll and Me beni İNANILMAZ heyecanlandırıyor. Öyle ki bıraksan şimdi başlayacağım izlemeye, bitmesini beklemeye yüreğim dayanmıyor. Ama daha 3. bölümde olduğu düşünülürse meraktan ölürüm ben dizi bitene kadar. En azından 10. bölüme kadar dayanayım diye kendimi ikna etmeye çalışıyorum, umarım başarılı olurum:D Olamazsam da kısmet... Tekrar tekrar aynı bölümleri mi izlerim, naparım artık:D
Benim acayip uykum geldi. Bu tatil yine hiçbir şey yapmıyorum, nedeniki?...

Düzeltme: Bu yazıyı yazıp yatağa yattıktan sonra hatırladım ki Min'in de Brave Family diye bir programı yok muydu? Bir de Jung Shin'in I'm Going to School mu ne, öyle lise temalı bir programı daha vardı. Hata olmasın diye düzeltme yapayım dedim:)

29 Ocak 2015 Perşembe

Twelve Men in a Year-Gerçekten o kadar çok mu?

Dizinin adı bile beni çekmeye yeter, öyle değil mi?:D Bir yılda 12 burçtan 12 adamla yatmak... Gerçek hayat kapsamında baktığımızda cidden kötü görünüyor ama drama dünyasında çook eğlenceli ve izlenilesi duruyor:D İşte o yüzden diziyi gördüğümde balıklama atladım. Ama tam olarak aradığımı bulamadım, o ayrı...
Evet, dizimiz diğer tvN dizileri gibi  k-drama dünyasının klişelerinin dışında, gerçek hayata daha yakın; dolayısıyla bazı kore dizisi severler için çekilmez, benim gibi Amerikan dizilerinden geçiş yapanlar içinse zevkle izlenebilecek bir dizi. Ama şimdiden uyarayım, dizi kesinlikle konusunun gerekliliklerini yerine getirmiyor... Ha, tabi ki Kore'den bir Sex and the City beklemek aşırı hayalcilik olur (I Need Romance serisi neyime yetmiyor:D ) ama yine de madem böyle yapacaksınız insanı heveslendirmeyin:D
Konusuna gelirsek; Na Mi Roo bir kadın dergisinde, çok da başarılı olmayan bir editördür. Kovulmamak için son şansı Sophie isimli, kimliği bilinmeyen bir erotik blog yazarını dergide yazı yazmaya ikna etmektir. Ama bir anda olaylar karışır, Sophie ortadan kaybolur ve Na Mi Roo'ya Sophie adını bırakır. Bir yıllık sevgilisi Jin Oh'dan büyük bir kavgayla ayrılan Mi Roo da sarhoş olduğu bir anda oturur, Jin Oh üzerinden oğlak burcu erkekler hakkında atıp tutan bir yazı yazar ve patronuna yollar. Bir anda ortaya Sophie'nin Erotik Astroloji Köşesi fikri çıkar, Sophie bir yılda 12 burçtan 12 erkekle yatıp gerçek deneyimlerini anlatmalıdır ve Sophie ortada yoktur! Bu yüzden de Mi Roo kovulmamak için bu işi üstlenmek zorunda kalır.
Karakterlere gelelim mi o zaman? Mi Roo hayatında sadece bir erkekle (Jin Oh) yatmış, böyle konularda çekingen ve ne yapacağını bilemeyen bir kız. Arkadaşı Park Tanya ise maşallah zannedersin profesyonel olarak bu işi yapıyor:D Zaten bir süre sonra cidden profesyonel olarak tele kız (para karşılığı telefon seksi yapanlara mı deniliyordu bu, yoksa hayat kadınlarının bir alt türü müydü bilemedim şimdi:s ) olarak çalışmaya başlamıştır. Açıkcası benim bir Kore dizisinde gördüğüm en açık, en cesur kızdır, takdir etmekteyim. Aşkı bulunca aptallaşmamasına da alkış tutuyorum ama neden sonunda her klişe kız gibi "aşka inanmak istiyorum"a bağlattılar onu çözemedim. Yattığı erkeklere "Böylece uçup gittikten sonra bile benim olduklarını hissediyorum" diyerek kelebek dövmesi yapan, Mi Roo'ya pek çok uçuk kaçık fikir veren, neşeli ve havai bir kız. Ben sevdim, aşk hayatını daha da çok sevdim:)
Bunların dışında dizide aktif olan iki bayan karakter daha var. Eskiden şişman ve çirkinken estetikle kendini baştan yaratmış, Jin Oh'nun çalıştığı otelin sahibinin kızı, Jin Oh'ya sırılsıklam aşık Oh Hae Ra ve Mi Roo'nun patronu, kendinden emin ve güçlü bir iş kadını olan Michelle Jang. Gerçi sonradan iki karakterle ilgili de değişimler var ama onları da anlatırsam diziyi sizin izlemenizin ne anlamı kalır:D
Bayan karakterlerden bahsettiğimize göre erkeklere geçelim mi? Sırayla gidecek olursak Mi Roo'ya yıllaaardır aşık olan, onu ayrıldıktan sonra bile koruyup kollayan, seven ama biraz cimri, kıskanç ve hırslı biri olan oğlak burcu Jin Oh. Başta kibar ve ilgili olan ama işi bittikten sonra soğuk birine dönüşen, fizik profesörü, kova burcu Hyun Woo. Mi Roo'nun ilk aşkı, yalancı, çapkın, adi, başarısız rock'çı, balık burcu Won Bin. Mi Roo'nun spor salonundaki hocası, Won Bin'in daha da kötü versiyonu, koç burcu Alex. Won Bin en azından kimseyi zorlamıyordu:/ Michelle Jang'ın ilk aşkı, boğa burcu Dong Gun. Ben bu adamı sevmiştim nedense... Hallyu star ama tatlı ve düşünceli, ikizler burcu Jung Shi Hoo. Adam resmen "yeme de yanında yat" şeklinde, acayip sevilmelik bir şeydi. Zaten benim "Noona" diyen erkeklere zaafım olduğu için:D İlk bölüm gördüğümüz ama olayların geç geliştiği, Sophie'nin "kardeşi", asosyal ve soğuk ama sonra sonra tatlılığı ortaya çıkan biricik yazarımız, yengeç burcu Lee Joon. Yine ilk bölüm görünen ama olayların geç geliştiği, sinirli, asıp kesen ama bir icraatı olmayan aslan burcu Müdür Goo. Sırf yer doldurmalık karakter, başak burcu sihirbaz. İlk bölümden aşık olduğum, dünya tatlısı, bir "yeme de yanında yat"lık karakter daha, terazi burcu Kwan Woo. kim olduğunu hatırlayamadığım, işin tuhaf yanı internette bile bulamadığım (zennederim Mi Roo'nun annesinin dans hocası ama emin olamadım:D ) akrep burcu Kang Soo ve dizinin başından sonuna sinirimi kaldıran, Mi Roo'nun babası, "aldatan koca" yay burcu Chan Sung.
Genel tanıtımlardan sonra esas konuşmaya başlayalım bakalım:) Dizi güzel başladı da ilk birkaç erkekten sonra diğerleri çoook havada geçti. Özellikle bazıları sadece bir kaç sahnede görünmekle geçti, yer doldurmalık karakterler... E zaten erkeklerin ikisi Tanya'nın, biri Michelle'in, ikisi de Mi Roo'nun annesinindi; hani "Twelve Men in a Year"?? Kısacası aslında 12 erkek o kadar da çok değildi, çünkü 12 erkek değildi. Tabi bu çok da önemli değil, dizi her türlü güzeldi bence. Çoğu erkek karakter de çok iyiydi mesela. Jin Oh, Shi Hoo, Lee Joon (resimdeki); üçü de mükemmel erkeklerdi, Mi Roo kimi seçse olurdu bence. Kwan Woo ve Müdür Goo da süper karakterlerdi, Tanya'nın her kararı mutlu edecekti beni. Hele de Kwan Woo'nun yüzü gülsün, oooh, kaç saat sırıtırım ben:D Mi Roo'nun babasından GERÇEKTEN nefret ediyorum. Mi Roo'nun sürekli babasının tarafında olmasından daha da nefret ediyorum! Aldatan erkekler konusunda çok hassasım... Ama mesela Tanya'nın aldatması batmıyor çünkü alan razı satan razı, karşısındakine tek olduğunu hiçbir zaman söylemiyor zaten. Ama o baba... Ah o baba...
Ayrıca Mi Roo da çok uyuz bir karakterdi cidden. Başka bir dizide olsa kesinlikle çekemezdim. Jin Oh
(resimdeki) da çok uyuz bir karakterdi aslında düşünecek olursak... Tüm dizi iyiydi hoştu, son bölümde batırdı. O son sahne... Jin Oh, senin tarafını tutmama yazık ettin. Çok adiydin, pisliktin, iki yüzlüydün. Bununla bağlantılı olarak Hae Ra da çok uyuz bir karakterdi. Çok dobra ve şeker başladı, ortalarda tam sinsi yılan oldu, sonda yine şeker kızlıkla topladı ama genele bakınca bir uyuzluk var. Ama nedense dizinin genel bütünlüğü arasında çok rahatsız olmadım. İzleme zevkimi çok bozmadılar yani. E zaten o kadar çok karakter vardı ki, üçü de uyuz oluversin, nolucak:D
Neyse efenim, uzun lafın kısası ben bu diziyi sevdim. Zaten bellidir roman gibi dizi yazısı yazmamdan:D Bilmiyorum genel izleyiciye hitap eder mi etmez mi ama Amerikan dizilerinden Kore'ye geçenler için güzel bir geçiş dizisi. Gerçi bundan sonra bir umut Kore dizilerine başlayıp da mal mal 15 bölüm bakışmalarını izlerlerse azıcık hayal kırıklığına uğrayabilirler ama neyse:D Buna benzer bir başka dizi önerisi için I Need Romance serisi yazımı bekleyin:D Shi Hoo'nun (resimdeki) yaptığı gibi (aslında öyle yapmıyor ama neyse:D ) sizi izliyorum!:D

26 Ocak 2015 Pazartesi

Pasta ve diğer muhabbetler:D

Elimde bir milyon dizi yazısı birikmişken neden bununla başladığım inanın benim için de bir merak konusu... Evet izleyeli çooook zaman oldu ama bundan daha eski diziler de vardı sırasını bekleyen. Sanırım bundan az biraz bahsedip sonra başka konulara geçerim diye mi düşündüm bilmiyorum...
Şu anda sadece eve geldiğimde izlediğim O Ses Türkiye'yi izliyorum. Yarıyıl tatilim başladı bir kaç gün önce. Daha pek bir şey yapmadım ama zaten yapmayı planladığım da pek bir şey yoktu. Sadece elimdeki birikmiş yazıları bitirip yayınlamak, ha bir de EXO üyelerinin adlarını öğrenmeyi planlıyorum:D Benden küçükleri dinlemek kendimi yaşlı hissettiriyor, demiştim ama yine de bir öğreniyim dedim; Super Junior'dan sıkılırsam lazım olur:p:D
Şu ara CNBLUE'dan acayip sıkılmış durumdayım, hiç heyecanlı değil takip etmesi. E şu ara yeni albüm de yok ortada dinleyebileceğim (One Fine Day Yong Hwa'dan beklentimin çok üstünde de, bir milyon Kpop şarkısından ne farkı var?) o yüzden pek ilgimi çekmiyorlar. Super Junior hala ilgimi çekiyor ama onun da fan page'i sinir bozucu. Önceden an be an paylaşım yaparlardı şimdi birkaç güne bir, o da çok az bir şeyi paylaşıyorlar. Yoksa henüz Super Junior'dan sıkılmadım:D Hatta beğendiğim bir şarkısını da keşfettim: From U!:) "This song is dedicated to the world's biggest fan clup the ELF, my girls, my angels" diyor Leeteuk, ben 32 diş:D Zeka yaşı olarak gittikçe düşüyorum, Allahım sen bana mukayyet ol:D
Neyse efenim, EXO üyelerinin adlarını öğrenme istediğimin altında da üyelerden birini zaten biliyor olduğumu fark etmem var. D.O. It's Okay That's Love'daki hayali karakteri canlandırıyormuş. Sukira'nın bir bölümünde görünce "Aaa" oldum, sonra da "Ben bir öğreniyim bunları ya" dedim. İnşallah başlıcam şu yazıları bitirince...
Eveeet, artık yazımızın esas konusuna gelecek olursak... Pasta çoooook sıkıcı bir diziydi. Gong Hyo Jin en sevdiğim bayan oyunculardan. Lee Sun Kyun'u da severim. Tüm yardımcı erkek oyuncular da gözünüzü gönlünüzü açacak cinsten. İkinci bayan ve ikinci erkek oyunculara da başlı başına aşık olabilirsiniz. İtalyan yemekleriyle gözünüze bol bol ziyafet de çektirebilirsiniz. Ama HİÇ-Bİ-Rİ yeterli olmuyor!!
Bir kere dizi 12. bölümde kendi kendini bitirdi. O bölümden sonra 20'ye vurdurmak için nasıl saçmalıklar yapabilecekleri bariz belli olduğu için o noktada diziyi sildim zaten kafamdan. x2 ile x4 arasında değişen hızlarda izledim kalan bölümleri, yetmedi o upuzuuuuuuun bakışma sahnelerinde 10 saniyelik atlamalar yaptım, yine yetmedi çoğu gereksiz konuşmayı atladım. Yine de ite kakalaya ancak bitirebildim diziyi. O da çoğunlukla başrol oyuncularına olan sevgimden ve şu yanda gördüğünüz Choi Jin Hyuk, No Min Woo ve Hyun Woo üçlüsü için:D Sanırım dizinin senaristi yönetmeni vs. de bunun farkında ki mutfakta geçen diziye zorlama bir çıplaklık sahnesi koymuşlar:D Choi Jin Hyuk soyunmamış gerçi ama onun için de I Need Romance yapın bir zahmet:D
Üstte saydığım tüüüüm iyi şeylere rağmen diziyi neden sevmediğimden biraz bahsetmek gerekirse.... Dizi klişeler içinde boğuluyor. Her adımı tahmin edebiliyorsunuz, hiçbir heyecanı, hiçbir zevki yok. Başrol kız deseniz ayrı sümsük. Ağzını açıp konuşsa tüm yanlış anlaşılmaları ortadan kaldıracak. Ama mal gibi susuyor her olayda. Bir de aynı tıpla ilgili dizilerde olduğu gibi işin iç yüzünü bildiğim konularla ilgili dizilerdeki ufak ayrıntılar gözüme çok batıyor. Babam turizmci, yemek dersleri veriyor, yemek kitabı var; benim de çalıştığım bir cafe işletmişliği var. Dolayısıyla neyin ne olduğunu, neyin gerçekte olamayacağını biliyorum ve bu yüzden de küçük mantık hataları beni çok rahatsız ediyor. Sonu da kötüydü bana göre...
Neyse sevgili okuyucularım, ben tavsiye etmiyorum kısacası, bunun yerine izlenebilecek pek çok güzel dizi var:D Lafı da fazla uzatmaya gerek yok.. Hepinize iyi tatiller diliyorum millet, umarım çooook güzel geçer tatiliniz:)

22 Ocak 2015 Perşembe

Absolute Boyfriend Manga vs. Tayvan dizisi

İndirmeyi düşündüğüm her şey  bittiği için gördüğüm her şeyi indirdiğimden bahsetmiştim değil mi? İşte bu diziyi de bu arada indirmiştim. Boş bir anımda birinci bölümüne başladım, biraz sıkıcı geldi ama sonra kızın bir robot erkek arkadaş sipariş ettiğini anlayınca bir anda konu ilgimi çekti ve izlemeye başladım:)



Nasıl oldu bilmiyorum, aynı anda mangasını da okumaya başladım. Açıkçası (siyah beyaz olmasına ve çok açıklayıcı olmayan çizimlerine rağmen) manga çok daha ilgi çekici, kabul etmek gerek. Her ne kadar Tayvan versiyonunda oynayan kız (Goo Hye Sun) çok tatlı olsa da aslında Koreli olduğu, Çince konuşamadığı ve iğrenç ötesi bir dublaj yapıldığı için izlemek neredeyse işkence oluyor. Bir noktada kızın yüzünü kapatarak izlemeyi denedim, böylece ses ve ağız arasındaki inanılmaz ötesi uyumsuzluk gözüme batmayacaktı ama uzun süreli olmadı tabi:D Yine de Night'ı canlandıran oyuncu (Jiro Wang) mangadaki çizimden çok daha tatlı olduğu için (saf aşık bakışlarını çok şeker buluyorumm:) ) izlenebilir-di, mangayı çoktan okuyup bitirmemiş olsaydım...



Manganın İngilizce wikipedia sayfasını fazlasıyla okuduğum için Japon versiyonunu boş verip mangaya daha yakın giden Tayvan versiyonundan devam etmeye karar vermiştim. Ama dizinin 4 bölümünü izledikten sonra onu komple bırakıp sadece manga üzerinden devam ettim çünkü dediğim gibi, kızın dublajı çok itici ve manga çok daha sevimli geldi bana. Manganın tek sorunu siyah-beyaz olması (ki benim okuduklarım mı öyle denk geldi yoksa heeepsi siyah-beyaz mı bilmiyorum ama ben şimdiye dek 4-5 manga okudum, hepsi de siyah-beyazdı. Bence itici bir şey, kaçıncı yüzyıldayız yani, renkli yapmak o kadar mı zor? Bilgisayarda çizmiyor musunuz bunları kuzum?-Bu manganın çizildiği zamanda (2003) bilgisayarla çizilmiyor olabilir tabi-) ve dediğim gibi, muhtemelen eski olmasından kaynaklı, hareketlerin net anlaşılamaması. En azından ben diziyi de izlemiyor olsaydım "Ha? Ne yaptı ki? Noldu ki? O ne ki?" modunda takılırdım, diziyi izleyince "Haaa..." oluyordum başlarda. Sonra zaten diziyi bıraktım:D
Neyse işte, manga gerçekten beni çekiyordu. Çok da zevkli ilerliyordu filan ama bir bakmışım ki final bölümüne gelmişiz ve bir bakmışım ki finalde batırmışlar! Hani ciddi ciddi batırmışlar. Kore dizisi finallerine kızan insanlar var ya son beş dakikada öpüştürüp bitiriyorlar diye... Öyle bir batırmak değil, gerçekten batırmak. Tüm mangayı "Ee ben bunu neden okudum şimdi?" moduna sokabilecek bir batırmak... Diziden soğutabilecek bir batırmak... Olabilecek en saçma şekilde batırmak...
Bu kadar ezdikten sonra hala okumak isteyen var mı?:D Ben sonundan hiç memnun kalmadım ama genel olarak fena değildi, okumak isteyene engel olmam. Dizisi içinse... Eğer o dublaja katlanabiliyorsanız lütfen oturun izleyin, ben şahsen katlanamadım:D Onun sonu da aynı olacak gerçi anladığım kadarıyla ama izlemediğim için net bir şey söyleyemem...
Şimdilik de benden bu kadar... Daha yazılacak tooooonla dizi yazısı varken neden bunu anlatmak istedim bilmiyorum ama böyle açıp kısa kısa saçmalamak istedim galiba... Okuduğunuza pişman oldunuz mu? Ben olsam olurdum:D
Hoşçakalın:)

19 Ocak 2015 Pazartesi

CNBLUE Özel Vol.Kaç oldu?:D

Fark etmiş olabileceğiniz gibi CNBLUE'ya olan ilgim azaldıkça bu yazıları yazmayı bırakmıştım. Ama onları takip etmeyi bırakmadım tabi ki:) Hatta bazı ödül töreni vs performanslarından sonra oturup konserlerini izleyesim geliyor ama sınav zamanındayım diye kendimi tutuyorum:D
Yong Hwa'nın fazlasıyla karşı olduğum solo albümünü biliyorsunuzdur. Geçenlerde albümden YDG'yle yapılan düet "Mileage" yayınlandı. Ve Yong'un yüz ifadeleri çok tatlı olsa ve sırf onun için bile izlenebilse de şarkıyı ve MV'yi beğenmedim ne yalan söyleyeyim:/ Bugün de albümün title track'i One Fine Day'in MV'si yayınlandı. Uyanır uyanmaz gittim izledim ve.... İNANILMAZ MUTLU OLDUMMM! Cidden çok güzel bir şarkı, MV'ye de bayıldım. Sırf bu şarkı için bile solo albüm çıkarmasına değmiş diyorum:)
Zannederim 5. defa izliyorum şu anda MV'yi. Sözlerinin İngilizce çevirilerini de okudum, henüz altyazılı MV yayınlanmamış ama. 6 oldu bu arada:D O kadar heyecanlandım ki bunu bir yerlerde paylaşmalıydım:) Ve Yeppudaa'da paylaşım yapmaya yetkim olup olmadığından emin olamadığım için geldim burada paylaşıyorum:) İngilizce ve romanization sözleri için de: http://colorcodedlyrics.com/2015/01/jung-yonghwa-jeongyonghwa-one-fine-day-eoneu-meosjin-nal

Umarım siz de benim kadar beğenirsiniz:)

17 Ocak 2015 Cumartesi

Sınav öncesi gereksiz saçmalamalar:D

Buraya yazmayalı o kadaaaar çok şey oldu ki... Bir milyon tane dizi izledim. İzlediğimin 5-10 katı kadar dizi indirdim (Herkesin final zamanıydı son 2 hafta, internet resmen uçuyor-saniyede 1 mb benim için uçmak oluyor:D- izlemek istediğim dizileri indirdim, bir sürü film buldum indirdim, artık saçma sapan önüme ne gelirse belki izlerim diye indirmeye başladım:D)
Aslında yazmak istediğim bir sürü dizi yazısı var ama benim de sınavıma an itibariyle 5 gün kaldığı ve lanet olsun ki yine herkesin 3 kat gerisinde olduğum için vakit ayırıp blog yazmaya vicdanım elvermiyor:D Ha vicdanım o kadar diziyi izlemeye nasıl izin veriyor onu hiç birmiyorum:D Heyecanla izlemiyim, bir sonraki bölümü merak edip açmıyım diye sıkıcı bir dizi izlemeye başladım, onu da bitirdim. Sonra dizi izlemicem dedim, kendimi tutamayıp zaten sıkıcıdır diye başka bir diziye başladım, baktım 10. bölümdeyim:D En son dün karar verdim dizi izlemicem diye, bu sefer de manga okumaya başladım, 59. bölüme gelmişim:D Onu bıraktım zorla, sonra bir baktım aylardır sözde Super Junior sevmeme rağmen (aslında şarkılarını sevmediğim için) hiç heveslenmediğim SS6'yı izliyorum:O Hatta Tokyo'dakini bitirip Beijing'dekine geçtim, onu yarıladım, sonra "noluyoruz ya" olup bıraktım:D Bu sefer de nedense Davichi'ye sardım (Yeni albüm teaser'ını gördüm, heveslendim sanırım:D ), Youtube kanallarını talan ettim resmen. bir sürü Music Bank gösterilerini filan bile izledim (Ki onlarınkini çok seviyorum, diğer kız grupları gibi abartmadan, çok seksi veya çok şeker olmaya çalışmadan, şık ve zarif giyinip duygusal duygusal şarkılarını söylüyorlar, takdir ediyorum).
Son zamanlardaki çalışmamak için yaptığım manyaklıklar bunlar:D Nedense bunları yazmak istedim:D Zaten kimseye bir şey anlatmadığımda sürekli kendi kendime anlatıyorum, sonrada iyice deliriyorum diye kendime kızıyorum:D O yüzden sizinle paylaşmak en iyisi değil mi sevgili okuyucularım?:p (Ha kendi kendimeee, ha buraya:D )
Şu ara bir de annemler geldi buraya. Ama benim için değil. Babam bir şirketle anlaşmış da vs vs, gereksiz bir mevzu. Kısaca babam burada çalışmaya başladı, annem de tüm gün otelde yalnız. Doğal olarak onunla da takılmam gerekiyor, bu akşam da yine onlarlayım. Öğlen de sevgilimleydim zaten. Kalırsam iki tarafa da kendilerini bahane olarak göstermeyi planlıyorum:D
Bu arada bugün sevgilime EXO'nun Overdose'unu dinlettim. Belki biliyorsunuzdur, MAMA sürecinde dinleyip çok beğendiğim için sürekli ona oy vermiştim yılın şarkısında. Super Junior'u eze eze bitiremeyen sevgilim EXO fanı oldu resmen. "Bu şarkıyı beğendim, güzelmiş. Sen de bu grubun fanı mı olsan acaba, hı? Kimse Super Junior dinlediğini bilmeden buna geç, bunlar daha iyiymiş." deyip beni sinir etti:D Overdose'u onlarca kez dinleyip görüntülenme sayısına baya bir katkım olsa da EXO'yu sevmiyorum. Zaten benden küçük insanları dinlemeye karşıyım, kendimi yaşlı hissettiriyorlar:D Oysa bir Leeteuk, bir Heechul öyle mi:D Neyse işte, sonra Growl'u dinlettim (Bildiğim ikinci ve son EXO şarkısı), onun başını sevmese de nakaratını yine sevdi ki ilgiiinç... Normalde metal dinleyen sevgilim yeni araba aldığından beri arabada bu tarz R&B mi desem, pop mu desem, ilginç müzik türleri dinliyor:D Öyle ki arabada dinlemek için Overdose'u indirmemi söyledi:O Ben yakında onu Super Junior'u, hadi hiç olmadı CNBLUE'nun Re:Blue ya da Ear Fun albümlerini dinleyen birine dönüştürücem, kararlıyım:p
Bu da böyle gereksiz bir yazı olsun işte... Sözde bugün konuları bitirmeliydim ama daha yığınla konum var (ki en zorlarını en sona bıraktım, kanserleri:s ) ve hiiiiç de çalışasım yok:/ Sınava kadar bir daha uğramam heralde (umarım) buralara, ama söz, sınavdan sonra bir dolu dizi yazısıyla sizlerleyimm:)

4 Ocak 2015 Pazar

Switch Girl 1 ve 2-Yapacaklar mı yapamayacaklar mı:D

Yamato Nadeshiko Shichi Henge'den sonra bende tekrar bir Japon dizisi aşkı depreşti ve başladım indirmeye:) Daha sırada iki tane dizim daha var ama ilk bunu izledim ve geldim anlatıyoruuum!:) Konumuz okulunun en güzel, şık ve popüler kızı olan Nika'nın aslında gerçekte çok pis, dağınık, ucuzlukçu, kısaca iğrenç biri olması... Bir gün ev haliyle markette bir çocukla tanışıp ona gerçek kişiliğini fazlasıyla gösterdikten sonra ertesi gün çocuğun kendisinin okuluna transfer olduğunu fark eder ve sırrının ortaya çıkmaması için elinden geleni yapmaya başlar. Konu da bu şekilde ilerler gider:D
Switch Girl 1 çok eğlenceli, güzel ve yerinde biten bir dramaydı. Bazı yerleri abartılı, bazı yerleri gereksiz, kız da bazen fazla "iyi" olabilse de zevkle izledim:) Nika karakterini canlandıran kıza da aşığımm, mükemmel bir oyunculuk cidden. (Yamada-kun to 7 nin no Majo'nun yazısında fazlasıyla değineceğim zaten bu konuya:) ) Arata da bazen odun olabilse de çok tatlı, çekici bir karakterdi. İkisi arasındaki uyum da çok iyiydi.
Konunun sadece kızın gerçekte ne kadar iğrenç biri olduğu üzerinden gitmemesine de sevindim. Zira kızın o halleri fazlasıyla itici:D Hayır, çoğu kızın evde çok daha dağınık, salaş vs olabileceğini kabul ederim de bu kız cidden iğrenç:D Ama neyse ki bunun üzerinde çok durulmadı ve manga tarzında ilerledi. Her bölüm başka başka olaylar, macera, arada ufak aşk kırıntıları, abartılı şeyler vs...
(Dikkat ciddi manada ağır spoiler!) Masamune karakterini Switch Girl 1'de çok sevdim ama "vazgeçmeyeceğim" deyip gittikten sonra Switch Girl 2'de Arata'nın kankası olup Nika'nın en yakın arkadaşına aşık olması?? Hoş çocuktu, iyi bir karakterdi, yazık olmuş...
O öğretmen Someya mıdır nedir, o olaya hiç girmiyorum. Adam mükemmel bir kötü ikinci erkek olma yolunda ilerlerken bir anda 180 derece dönüp aralarını yapmaya çalıştı. E hadi adam dengesiz de sonra Nika'yla Arata neden gidip adamı okullarında kalması için ikna etti onu anlamadım, bir hareketle siliniyor mu tüm kötülükler?? Dediğim gibi kızın aşırı "iyi"liği bazen insanı sinir edebiliyordu. Ama yine de kızın tüm sapıklıkları, eğlenceli halleri için yine sevilir o kız:D
Switch Girl 1 çok güzel bitti, her şey yerine oturmuştu filan ama Switch Girl 2 de niye var denilemez. Yani en azından fikir olarak çok gereksiz değil, gayet eğlenceli olabilirdi ama.....
İlkinden farklı olarak çok daha fazla aksiyona, entrikalara yönelmesi; kötü adamların birinin gidip birinin gelmesi; eğlenceli olan tüm kısımların da sadece "yapacaklar mı, yapmayacaklar mı" modunda geçmesi beni azıcık uyuz etti. Zaten neden yapamadıklarını da bir türlü çözebilmiş değilim. Bu çocuk koskoca evde yalnız başına yaşıyor, neyinize yetmiyor o ev de sürekli bir otel arama derdindesiniz? Hayır hiç olmadı kızın ailesi zaten dünden razı, gelsinler kızın evinde yapsınlar, ay yeter:D
Bu konu üzerinde çok konuşmaya gerek yok aslında, çok önemli bir mevzu değil ama nedense dizide devlet meselesi haline getirildi:D Ha bir de... Bu Nika ottan boktan, her bir şeyden etkileniyor ya. Hangi erkek kendine yanaşsa hemen ona meylediyor. Tamam sonuçta yine Arata'ya olan aşkını anlıyorsun da benim sevgilim benimle birlikteyken bu kadar çok erkekle yakınlaşsa ben o kıza çok güzel damgalar yapıştırır tekmeyi basardım ne yalan söyliyim:D Aldatma temalarını sevmiyorum, söylemiştim daha önce de...
Neyse... Bu kadar lafın ardından genele baktığımızda zevkle izlediğim, sevdiğim, eğlendiğim bir diziydi:) İzlemenizi de öneririm ama biraz açık fikirli olarak ve az beklentiyle mümkünse:D
Not:Zannederim şimdilerde mangasını okuyacağım, içimden bir ses çok daha iyi olacak diyor:)

2 Ocak 2015 Cuma

Fated to Love You

Nedense benim çok beklentim olmayan bir diziydi Fated to Love You. İlk bölümünü indirmiştim ama öylece duruyordu çok uzun zamandır. Sonra yine yeni dizi arayışına girdiğim bir günde ilk bölümün ilk 10 dakikasını izledim ve Lee Gun karakterine bayıldımm!:D Sonrasında devamını indirdim, bir süre daha öyle takıldı (izleyecek çok fazla dizim vardı da) en sonunda başlayabildim ve beklentilerimden çoook başka olduğunu gördüm:)
Sevgilisine evlenme teklif etmek için romantik planlar yapan Lee Gun ve ikramiye olarak kendisine çıkan tatilde hoşlandığı adamla yakınlaşma hayalleri kuran Kim Mi Young'un bir takım yanlış gitmiş entrikalar sonucu geceyi birlikte geçirmeleri ve kızın hamile kalmasıyla gelişen olayları anlatıyor dizimiz. Gun ve Mi Young birbirlerini pek tanımamalarına ve istememelerine rağmen Gun'un torun özlemiyle yanıp kavrulan büyükannesinin ve Mi Young'un eli maşalı annesinin zoruyla evlenmeye, bu çocuğa bir yuva vermeye karar veriyorlar ve olaylar gelişiyor:)
Kız ve ailesi oldukça eğlenceliydi, başrol erkeğimiz tam manyaktı, ikinci erkek... Ah o ikinci erkeeek! Heirs ve arkasından Emergency Couple'la göz dolduran Choi Jin Hyuk burada başrol kızın her zaman yanında olan komşu oppa'sı Daniel rolündeydi ve yine kendine aşık etti! Çocukken kaybettiği kız kardeşini arayan yaralı ve duygusal ama bir o kadar güçlü, korumacı ve başarılı olan Daniel her daim kızımızın yanında, (bu kendisinin mutsuzluğu demek olsa da) onun mutluluğu için çalışan, verici ve tatlı bir erkekti. Keşke sonunda yanında biri olsaydı da mutlu olsaydı dediğim ikinci erkeklerden oldu kendisi de... Gerçi sonunda zaten mutluydu, Allah bozmasın da biri de olsaydı daha iyi olurdu.
Buradan ikinci kadınımız Se Ra'ya geçiyorum:) Mesleği için yaşayan hırslı ve güzel balerinimiz Se Ra Lee Gun'un delice aşık olduğu 6 yıllık sevgilisi. Lee Gun'un evlenme teklif edeceğini bile bile onunla buluşmak yerine Kuğu Gölü'nde baş balerin olmak için Amerika'ya giden Se Ra ileride buna çoook pişman oluyor ama iş işten geçmiş oluyor tabi ki. Aslında Se Ra'dan çooook güzel başrol kız çıkardı ama... Doğal tavırları olan, sempatik, iyi bir karakter ve Gun'un hafızasını kaybettiği zaman dışında yaptığı her hareketin de arkasındayım. Se Ra için üzülmemek elde değil. Sevdiği, kendisini seven sevgilisini bir iki aylığına yalnız bırakıyor (tam Gun evlenme teklifi edecekken kaçıp gitmesi tabi ki haklı değil ama kızamıyorum da, çünkü kariyeri için çok önemli bir rol, bence kim olsa aynı şeyi yapardı-Yaşasın feminizm!-) ve döndüğünde sevgilisi evlenmiş ve çocuk bekliyor halde buluyor. Üstelik de kendisini unutmaya, yeni karısına aşık olmaya başlamış bile... Se Ra ne yapsa haklı...
İkinci karakterleri sevdiğimi anlamışsınızdır heralde:D Başrolleri de sevdim aslında. Kızımız kendi halinde, fazlasıyla iyi niyetli, hep başkalarının mutluluğunu düşünen, sevimli bir tipken oğlumuz hafif çatlak, egoist, bencil ama eğlenceli bir tip. Çift olarak bir çok sahneleri vardı ve hep çok tatlılardı:) Kızın zaten gülümsemesi çok sevimli, o kimin yanında olsa tatlı bir çift oluştururdu. Ki şekil 1a: Daniel'le de çok tatlı bir çiftlerdi:)
Mi Young'un yurt dışından Ellie Kim olarak döndükten sonraki o kendine güvenli, şık, olgun halini çok sevdiğimi de belirtmeliyim:) Yaptığı çizimlere ve özellikle de üzerinde o çizimlerin bulunduğu çantalara da bayıldım. Örnek göstermek gerekirse bir tanesini koyayım ama esas sırt çantası şeklinde olanlara bayıldım, izlerken mutlaka dikkatinizi çeker zaten:) Bu arada çizimler ve çantalar Youk Shim Won adlı bir sanatçıya ait ve 400-500 dolar civarında değişiyor çantalar. Ki kadının sitesini inceledim, çok güzel şeyler var. Çok öznel eserler bence, ben şahsen bir tane almak isterdim imkanım olsa:) Ki 15-20 dolar civarında değişen çok tatlı defterler var, özellikle onlardan (fiyat olarak da gayet alınabilir bir seviyede oldukları için:D ) bir tane almak çok isterdim:/ Kore'de yaşamadığıma üzüldüğüm ilk andır sayın okuyucularım, beraber bir ilki yaşamış olduk:D Artık kadının sayfasını kapatmam gerek, son 20 dakikadır her alanı en az 2 defa inceledim, ağzımın suları akarak bakıyorum ekrana, resmen hayatımı sekteye uğrattı:D

Neyse işte, bahsedecek başka bir şeyim kalmış mıydı? Ha evet, dizi iyi güzel hoş da bence 18 bölüm yetermiş. 20'ye ne gerek vardı ki, son iki bölüm baya boştu. Hatta zaman zaman çooook sıkılıp atlaya atlaya izledim bile denilebilir. Ama diğer 18 bölüm için katlanılabilirdi, kötü diyemem yani diziye. Güzel bir diziydi, sıcaktı, eğlenceliydi. Ben tavsiye ederim:)

Ookami Shoujo to Kuro Ouji-Bitirdim ve geldim!!

Normalde yayınlanmakta olan dizileri izlemeyi sevmiyorum. Hafta hafta beklemek zor geliyor bana. Ayrıca ben o bir haftalık süreye iki dizi filan sığdırırım, unuturum ki bir hafta önceki bölümü:D Ama işte konusu ilgimi çektiği için "indirmeye başlayayım da bitince izlerim" diye indirmeye başladığım bu animenin ilk bölümüne bir göz atmamla bir baktım 7. bölüme gelmişim:D Sonrası beklemeler beklemeler tabi...
Animemiz sürekli sevgililerinden bahseden arkadaşlarından eksik kalmamak için sevgilisi olduğu yalanını uyduran, arkadaşlarını buna inandırmak için de yolda gördüğü yakışıklı birinin fotoğrafını çeken bir kızla ilgili. Ama resmini çektiği çocuk okulunun yakışıklı prensi Sato çıkınca dumur olur ve arkadaşlarını kandırmaya devam etmek için Sato'nun yardımını ister. Dışarıdan nazik ve iyi biri gibi gözüken Sato yardım etmeyi kabul eder ama bir şartı vardır: Erika Sato'nun köpeği olacaktır!
Sato'nun bu köpek bağımlılığına bir türlü anlam veremedim. Bağlanma problemleri filan, onlar tamam da adam bildiğin köpek sevdalı, e gitsin alsın o zaman:D Kızımızın başını köpek sever gibi sevmeleri, tasma diye kıza kolye hediye etmesi filan:) Bir de kız azıcık mazoşist... Kim bu kadar hükmedilmeyi sever ki... Kızı kuyruğunu neşeyle sallayan köpeğe benzettikleri yerleri de sevdim, oğlan tam istediği gibi birini buldu işte:D Gerçi sonradan o da aşık oluyor ama yine de pek tatlılaştığını söyleyemeyiz:D
Final olarak yine kötüydü, bence ortada bırakılmıştı ama çok büyük bir final hedefim de yoktu zaten. Yine de Yamato Nadeshika Shichi Henge'den çok daha iyi bir finali vardı. Bu arada kıyaslama yapacak olursak, onun yazısında da bahsetmiştim ama, bu shoujo'ysa o ne:D
Bence boş vakitte izlenebilecek sevimli bir anime, ilişkilerinin bazı kısımları cidden çok tatlı, içinizi ısıtır falan filan:) Tavsiye ederim yani:)

1 Ocak 2015 Perşembe

Yamato Nadeshiko Shichi Henge Anime vs. Dizi

Kiralarından kurtulmaları için hanımefendiye dönüştürmeleri gereken gotik ve asosyal bir kızla yaşayan dört yakışıklı erkekle ilgili animemiz. Çizimleri çok güzel. Ciddi anlamda göz alacak kadar yakışıklılar erkekler. Sunako'yu çirkin göstermek istediklerinde ufak yuvarlak bir yaratık olarak çizmeleri fikrine de bayıldım. Çünkü ne kadar zorlarsan zorla anime çizimiyle bir kız ne kadar çirkin görünebilir ki?:D Ki böylece kızdığında (özgüveninin geldiği nadir zamanlarda) ne kadar güzel göründüğünü de iyice gözümüze sokmuş oluyorlar (örnek: üstteki afiş)
Shoujo anime olarak geçmesine rağmen içinde pek aşk olmayan, üstelik mangasının devam ediyor olmasından mütevellit sonucu da olmayan ama izlerken zevk aldığım, ilginç ve sevimli bir animeydi. Dört erkek karaktere de ölüp bitebilir, Sunako'nun tüm garipliklerini çok sevimli bulabilir, esas çiftten çok bir şey olmasa da yan çiftlerle (Takenago-Noi Kalp Kalp Kalp:D ) mutlu olabilirsiniz, benden söylemesi:) Ve arada kesinlikle unutulmaması gereken bir Hiroshi var ki bölüm başlarında yaptığı konuşmaları çok seviyorum:)
Animesini burada bırakırsak kendisinin 2010'da çekilmiş bir adet Japon versiyonu dizisi bulunmaktadır ki animeyi dörde beşe katlar:) Animeden farklı olarak bir adet ekstra karakter (Sunako'nun sevimli yeğeni Takeru) içermekte ve bence daha hoş ve gerçekçi bir hava katmış bu karakter diziye. Sunako-Kyohei yakınlaşmalarına (Bir Japon dramasına göre) fazlasıyla doyduğum, üstelik ikisi arasındaki sevimli kimyadan dolayı mutluluk pıtırcığı olduğum bir diziydi kendisi:) Üstelik o Yuki!... Animede de sevimli ama dizide ciddi anlamda "Biz alıp eve götürebiliyor muyuz bunu?" diyebileceğin bir tatlılıkta. Zaten 10 saniyeliğine de olsa "Bu çocuk Sunako'ya aşık mı!? Nınınınııııı..." düşüncesine kapılmama sebep olması bile yeter:D
Dizinin jeneriği de çok tatlıydı bence:) Hiçbir bölümün jeneriğini atlamadım. Şarkıya eşlik ederek, danslarını (özellikle sondaki o kendilerine has el hareketlerini) inceleyerek izledim her bölümde:) Yuki mi Kyohei mi daha iyi dans ediyor onu inceliyordum bir ara da:D Dansları bilemem ama saçlarını kestirene kadar Kyohei, Kyohei saçlarını kestirdikten sonra da Yuki benim dörtlü arasındaki favorimdi:) Jenerikte de var böyle bir aegyo'su ama o resimlerin kalitesi iyi değildi, o yüzden bunu koydum. Çok tatlı değil miii? Zaten 1.70 boyunda, ufak tefek bir şey, çocuğun olarak eve alsan alınır:D
Tabi o paragraf eksik kaldı, Kyohei resmi olmadan olmazdı:) Tabi ki animedeki gibi sarışın değil, o kadar uzun veya melek gibi bir yüze sahip de değil ama cidden çok karizmatikti Kyohei. Sürekli peşinde dolaşan, gizli gizli resimlerini çeken, sapıklık boyutundaki hayranlarını anlayabiliyorum yani:D Çok karizmetik bakışları vardı, Sunako'yla arasındaki ilişkiye ve Sunako'ya karşı davranışlarına da bayıldım:) Animeye yakın ama animedekinden daha çekici bir karakterdi Kyohei dizide. Kısaca diziyi izleyin işte:D
 Bu kıza çirkin çirkin diye elli milyon laf söylendi ya, daha ne diyeyim... Bu arada Takenaga dizide ne kadar itici bir karakterdi. Havuzdaki kavga sahnesine kadar çok sinir etti beni ama orada toparladı kerata:) Noi'yle olan ilişkileri çok geri plandaydı burada, bence bu dizisinin bir eksisidir, animeyi izleme sebebi bile olabilir hatta:D
Burada ne kadar tatlılardı:) Tam Türk erkeği gibiydi Kyohei, "onu getir, bunu getir":D Böyle evli çift gibi sürekli Sunako'nun kendisine yemek yapmasını beklemesine bayılıyorum:) Maço ya:D
Bir dizi-anime tanıtımını da burada noktalarken vakit ayırıp bu yazıyı okuyan herkesten özür diliyorum daldan dala atlayan, saçma konuşmalarım için. iki hafta önce başladığım bu yazıyı bitirmediğimi görünce hemen bitireyim dedim ama çok yoğun geçen iki uykusuz günün sonucunda zihnim ancak bu derece mantıklı olabiliyor galiba:D
Bu arada herkese mutlu yıllar!:) 2015 herkes için çok güzel geçsin:)