21 Temmuz 2014 Pazartesi

Oradan buradan...

Şu ara FT Island dinlemeye başladığımdan bahsetmiştim. I wish şarkısı da en sevdiklerimin arasında. Klip de şahane filan ama ben klibin olayını anlamadıııım! Bunların hepsi aynı kıza mı yazıyorlar, kız hepsine yüz mü veriyor, noluyor, çözemedim ben klibi. Bunun üzerine yazdım Google'a "FT Island I wish MV story" diye, aydınlatıcı bir şey çıkmadı. Sonra Türkçe arattım, yine bir şey bulamadım ama Yeppudaa'da bildiğin kliplerine spoiler sayfası açılmış:D Mantıklı aslında, çünkü benim izlediklerim mi hep öyle denk geldi bilmiyorum ama ben baya baya klibi izlemekten şarkıyı dinleyemiyordum bazılarında:D
İşte Yeppudaa'da da spoiler sayfası var ama nedense hiç spoiler yok:D En azından ben çoğunu okumama rağmen dişe dokunur bir şey bulamadım. Sadece Bad Woman ve Thunder+Only One Person+A Man's First Love kliplerine yönlendirdi beni sağ olsun, gece gece yaşam enerjimi çaldılar resmen. Hele Thunder+Only One Person'ın sonunda Min Hwan'ın artık dayak yemekten kendinden geçme durumundayken o sınıf arkadaşı kızın ennn sonunda Min Hwan'ın aşkını anlayıp ona sarıldığı sahnede yemin ediyorum gözlerim doldu. Ki A Man's First Love'ın sonunda da Jong Hoon mu her kimse onun öldüğü sahnede de öyle. Bu ne ya, 8 dakikalık kliple ne biçim dram yapmışlar öyle. Azıcık daha duygusal modumda olsam oturup hüngür hüngür ağlıyordum şu an. Üzerine tekrar I wish izledim de ancak toparladım:D Bu arada ben FT Island'ın ilk şarkılarını, tarzını pek beğenmedim sanırım. Resmen arabeske bağlamışlar, bu ne?
Neyse, I wish diyordum, konuyu dağıtmayayım. Google'da bir de Masal Evi diye bir blog çıktı. Direkt bu konuyla ilgili bir yazısı yok aslında ama kızın blogundaki içinde FT Island geçen tüm yazıları sıralamışlar işte, ben de oturdum hepsini okudum:D Sonuç olarak FT Island hakkında neredeyse hiçbir şey bilmediğimi görmüş oldum ama gözümde acayip büyüdü, kesinlikle araştıracak enerjim yok:D Bana CNBLUE manyaklığı yetiyor, bir grubu daha kaldıramam, ki CNBLUE'dan daha uzun süreli bir geçmişleri var, ölürüm artık:D
Şu ara kardeşim sağ olsun, dizi izleyemiyorum pek. Bir Heartstrings izliyoruz beraber, kalan zamanımda da My Girl'ü bitirdim en sonunda. Bir de CNBLUE konserleri filan derken... My Girl güzel dizi bu arada. Gerçi bir kaç sahnede aşırı drama bağlayıp neredeyse Yeşilçam mimikleri yapıyordu kız, koptum oralarda ama kalanını sevdim:) Gerçi diziyi bitirdiğim saniye bilgisayarımdan sildim, o da ayrı konu:D Oturup tekrar izlenmez ama ya. Zaten çevremde de benimle aynı ilgi alanlarını paylaşan hiiiiiç arkadaşım olmadığı için başkasına da veremem, gerek yoktu yani durmasına.
Bu arada zaten bu yüzden kardeşime "ağaç yaşken eğilir" şeklinde daha bu yaştayken kendi ilgi alanlarımı aşılamaya çalışıyorum ya:D Kızla tüm yazı birlikte geçiriyoruz, tüm kış da haftada bir arayarak ailemden en çok konuştuğum kişi yapıyor kendini, bari ortak konumuz olsun:) Gerçi sevmiyor, "Of abla" diyor, sıkılıyor, şımarıklık yapıyor filan ama yavaş yavaş alışıyor benim konularıma. Bugün en son kendimi 12 yaşındaki kıza içki türlerini anlatırken buldum, sanırım biraz abarttım ortak ilgi alanları mevzusunu:D Sonra "Ama tabi bunları bilmek için çok küçüksün daha." diyip durumu toplamaya çalıştım da, cık, olmadı:D
Şu ara ramazan ya, acayip ilginç bir hayat tarzım var. 13-14 civarı uyanıyorum. Oteldeyiz zaten, full odada takılıyorum iftara kadar. Sonra iftar için giyinip süslenip (Ciddi anlamda giyinip süslenip... Yemin ediyorum bir iki kıyafetimle Vogue'a çıkabilecek pozlar bile verebilirim:p Hatta kafamda bir tema belirledim, pozları filan planladım:D Sevgilim olsaydı da bir fotoğraf çekimi yapsaydık:D ) yarım saatliğine çıkıyorum odadan. Sonra odaya dönüyorum, makyajımı filan çıkarıp bir saat takılıp bu sefer havuza gidiyorum 21.30-22.00 gibi. Havuz, sauna, sonra duş, saat oluyor 12. Bazen annemle lobide kahve filan içiyoruz, sonra yine odada takılıyorum. 3'te yine hazırlanıp (Bu sefer abartmıyorum, makyaj filan yapmıyorum mesela) sahura gidiyorum. Sonra odaya dönüş, 8'e 9'a kadar filan takılıyorum, sonra uyku, sonra tekrar 13-14'de uyanış. Sevgilim gece 1'de aradı "Yatıyorum ben artık." diye. Ben de şey diyorum: "Ben de 7 saat sonra filan yatarım işte" :D Ramazandan sonra nasıl normale döneceğim bilmiyorum artık...
Otelde babamın işi dolayısıyla kaldığımızdan bahsetmiştim. Adama hayranım şu ara. Sabah 9-10 gibi kalkıyor, öyle ki o kalktığında bazen uyumamış oluyorum. Tüm gün çalışıyor, hiçbirimiz görmüyoruz babamı gün boyu. Çoğu gün gece 3'te sabahki kıyafetleriyle işten kalkıp geliyor sahura, sadece bir iki defa işini erken bitirip 1-2 saat uyuyabildi sahurdan önce. Buna rağmen enerjisi yerinde; otelle ilgili heeer şeye koşturuyor; bana, kardeşime takılıp espri yapıyor, gayet normal görünüyor. Ben onun temposunda yaşasaydım ölü gibi geziyordum şu anda. Bunu hiç okumayacak olsa da (Bu blogu görmesine KESİNLİKLE izin vermem) onu, gayretini, enerjisini çok takdir ettiğimi; onu çok sevdiğimi söylemek istedim...
Neyse, duygusala bağlamayayım gece gece... Hep o klipler yüzünden:D Daha eğlenceli konulara geçersek... Yarın benim doğum günüm:) Geçen seneki gibi olacağını biliyorum, o yüzden bu sene umutlanmıyorum hiç... :) Zaten otelde ailemle baş başayız, bir pasta kesilir heralde ama bunun dışında bir şey beklemiyorum. Zaten doğum günü hediyesi olarak annemin Mini Cooper'ını istediğim için... :D Babam "O araba zaten senin" diyor alındığından beri, o yüzden umudum yüksek:D Sadece bu sene üniversite şehrime götürmeme izin vermeyebilirler, ki zaten bu sene yurtta kalacağım ve yurdun servisi olacağı için ben de çok gerek duymuyorum. Anneme dedim, "Arabaya o büyük, kırmızı kurdelelerden takın. Çok özenmişimdir hep." diye:D Yapmazlar heralde ya, kim uğraşacak onunla:D Anahtara kurdele taksalar da olur, ona da razıyım ben:D Bu araba olayından daha önce bahsetmiş miydim? Son bir haftadır filan herkese bundan bahsediyorum da, blogda da yazmış olma olasılığım yüksek:D Aman neyse ya, sanki okuyan var:D
Okuyan var demişken şu ara bloguma giriş sayısında acayip bir artış var, hayırlara gelsin:D Ama çoğu Amerika'dan filan. Sanırım blogger mı yönlendiriyor, napıyor anlamadım ama "Amerika'dan çok takipçim var." deyip yazılarımı İngilizce yazmam an meselesi, uyarmadı demeyin:D
İngilizce demişken TUS'a girebilmek için YDS'yi geçmek gerektiğini biliyorsunuzdur heralde. Tabi YDS'den geçiş oranı %20'nin üzerine çıkamadığı için biz zavallı tıpçılara ayrı bir sınav hazırlıyorlar bu sene. Adı TıpDil, YDS'den kolay olacakmış sözde... Ben de YDS'ye değil ona başvurdum buna inanıp, İngilizce de çalışmıyorum daha hiç, hadi hayırlısı:D CNBLUE'nun İngilizce altyazılı video'larını filan izliyorum ama diye de kendimi avutuyorum:D Eve dönünce çalışmaya başlayacağım. Bir eve dönebilsek zaten... Bu yazın çoğu bu otelde geçecek gibi görünüyor...
Neyse, yine konu değiştiriyorum. Şu ara acayip kilo verdim sanırım. Tartı yok, o yüzden sayı olarak verip vermediğimden emin değilim ama tüm kıyafetlerim üzerimden dökülmeye başladı. Zaten daha iki ay önce gelişip de kendime güvenimi arttıran kadınsı hatlarımı filan da kaybettim. Bir ara öyle bir özgüven gelmişti ki full üstüme yapışan şeyler giyip geziniyordum, azıcık daha böyle devam etse deri tulum filan alabilirdim, o derece:D Yani kilo vermem sevgilimin bana uygulayabileceği fiziksel ve duygusal şiddetten beni kurtarmış olabilir:D
Sevgilim demişken kendisi şu ara blogumdaki HİÇBİR yazıyı okumayarak beni sinir ediyor. Hiçbir değil aslında ama CNBLUE veya dizilerle ilgili hiçbir şeyi okumuyor, bu da zaten neredeyse tamamı:D Bak diyorum, belki ben orada bu oyuncu şöyle yakışıklı, aman şunun için şöyle ölüyorum bitiyorum tarzı şeyler yazıyorumdur, okumazsan nereden bileceksin diyorum; yok, okumuyor inatla:D "Yazsan söylerdin" diyor. Ki haklı çünkü son zamanlarda bir Jang Geun Suk'u beğenir gibi bir şey olmuştum (Ki hemen ardından saç modeli değişti, geçti o durum:D ), onu da buraya yazmadan sevgilime söyledim:D Bir de bir harem yazısı yapmayı düşünüyorum, onu da daha yapmadan çocuğa yetiştirdim:D Bana güvenmesin de napsın çocuk... Başkalarını övmüyorum aksine onu bol bol övüyorum, bari gelip onları okusa:D Hayır o görsün diye yazmıyorum tabi ama okusa da mutlu olsa, ne biliyim bana yeni CNBLUE albümleri satın alsa fena mı olur:p:D
Neyse, artık bu upuzuuuuun yazıyı bitirme zamanı geldi sanırım:) Ben yazarken bazen duygulandım, bazen çok güldüm kendime. İyi oldu, baya döktüm içimi, rahatladım:) Şu ara konuşmaya ihtiyacım var... İyi ki varsın:)

Ekleme: Bunu yazmadan duramazdım! Az önce FT Island'ın After Love klibiyle birlikte tüm duygularım coşmuş durumda. O nasıl bir kliptir, şarkı ne güzel uymuştur, Hong Ki'nin sesi ne güzeldir....... O klipten dizi yapsınlar oturur 3 sezon izlerim. Ba-yıl-dımm!

Bir ekleme daha: Heaven+I Love You mu herneyse, bu klipleri izledim. Arkadaşım bunların klip yönetmeni kim, senaristi kim, kim hangi çocukluk travması yaşatmış onlara? Hadi bir travma yaşamışlar o belli, bize niye travma yaşatıyorlar? Benim ruh sağlığımla derdi ne bunların? Özellikle ikincisi nasıl bir kliptir öyle, oturup iki saat film izlemişçesine etkiliyor. Ben en son hangi filmle ağladım onu bile hatırlamıyorum, klip izlerken ağladım. Resmen içim acıyor çocuğun son sözlerini hatırladıkça. Şu anki ruh halimi düzeltebilecek hiçbir şey yok...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder