9 Temmuz 2014 Çarşamba

Heirs: Yeni favori dizim:)

Her işimi halledip kendi memleketime, kendi evime döndüğümden beri yazmaya daha çok zaman bulabiliyorum:) Gerçi üniversite şehrimdeyken blog yazamamamın sebebi bilgisayarımın sevgilimde olmasıydı. Bilgisayarıma format atıldı, bir-iki gün yoktu yani bilgisayarım ve ben de tablette yazmayı sevmiyorum artık. Herşeyi el yazısıyla yazmak zor geliyor:D 10 parmak çok daha kolay...
Neyse, bu yazımızın konusuna gelirseeeek... HEİRS!:) Bu yazı konusunda heyecanlıyım çünkü Heirs genel olarak beni çok etkileyen bir dizi. Öncelikle her dizi yazısında yapmak istediğim ama kendi düşüncelerime kapılıp yapamadığım giriş yazısını yapmak istiyorum:D Kim Tan ailesi tarafından Amerika'ya "sürgüne" gönderilmiş; zengin ama mutsuz, arayış içinde bir gencimiz. Gayri meşru çocuk olduğu için çok sevdiği abisi Kim Won tarafından dışlanır, babasının ilgisizliğiyle büyür, annesine anne diyemediği bir hayata mahkumdur. Cha Eun Sang ise dilsiz bir anne, Amerika'da üniversite okuduğunu söyleyerek kendisini kandıran soğuk bir abla ve birkaç part-time işle dolu yoğun ve mutsuz hayat geçirmekte olan kızımız. Bunların yolu kızımız ablasının "sözde düğünü" için ablasının yanına gittiğinde kesişir. Ablası Eun Sang'ın getirdiği parayı alıp Eun Sang'ı sokakta bırakınca bu durumu görüp istemeden içine çekilen Tan, kızın pasaportuna da kendisi yüzünden el koyulunca kızı evine götürmeye mecbur kalır. Böylece de onların hikayesi başlar:)
Şimdi kendi düşüncelerime gelecek olursak... :) Lee Min Ho'yla Park Shin Hye'nin birbirlerine çok çok çok yakıştıkları inkar edilemez bir gerçek:) Adamın 28 yaşındayken 18 yaşında birini canlandırması!... Ben bu Korelilerin yaşlarını bir türlü anlayamıyorum zaten, yemin ediyorum hepsi aynı yaşta görünüyor bana, yaşlı-genç ayrımı yapamıyorum. Ya bende bir sorun var ya onlarda... Neyse, benim gözüme batmadı yani bu yaş olayı:D
Dizinin en sevdiğim sahneleri Amerika'da geçenler. Genel olarak klasik zengin-fakir farkını daha az hissettirdiği, kızla erkek eşit pozisyonlarda birbirlerini tanıyıp hoşlanmaya başladıkları için ben daha samimi buldum. Çok şirin anlar da yaşadılar cidden ilk 4 bölümde. Sonraki bölümler, en azından benim için, o tadı vermedi. Zaten sırf o ilk bölümlerdeki hallerini sevdiğim için... Bir dakika, bunu baştan anlatmalıyım.
Ben bu diziye finalimden 5 gün önce başladım. Dizi 20 bölüm, her bölüm 1 saatten toplamda 20 saat. Başladıktan sonraki 24 saat içinde dizi bitmişti. Öğle yemeği ve akşam yemeğinde annemleri salladım ama bir kere kahvaltıya bir kere de beni tanıştırmak istedikleri birileriyle kahve içmeye çıkmak zorunda kaldım. Bir de 17. bölümü açamadığım bir saatlik bir süreç vardı. Baya bir spoiler olacak ama 16. bölümün sonunda da tam kız kayıplara karışıyor, 17'yi hemen izlemem lazımdı yani, bir türlü bulamayınca krize girdim, en sonunda ingilizce altyazılı izledim ama o da yüklenemedi bir türlü, baya sinir olmuştum... Neyse işte, dizi 24 saat içinde bitti. Ama bitince bir anda dünya çok sessiz ve boş bir yer gibi geldi bana. Ve hemen birinci bölümden tekrar açtım. Ama bu sefer sadece Kim Tan ve Cha Eun Sang'ın bulunduğu (birlikte olmasına gerek yok) sahneleri izleyerek ilerledim. Sonraki 24 saat içinde 15. bölüme gelmiştim sanırım:D Sonrasında üniversite şehrime gittiğim için işte arkadaşım beni kampa soktu resmen, kalan 5 bölümü üç günde ancak izleyebildim.
Diziyi izleme hikayemi de böyle anlattıktan sonra dizide beni etkileyen şeylere gelelim:) Bir kere Lee Bo Na-Yoon Chan Young çifti dünya şekeri bir çiiiift!:) Bazen onları bana ve sevgilime çok benzettim. Sadece benim sevgilim benim şımarıklıklarıma her zaman bu kadar tatlı yaklaşmıyor, arada büyümemle ilgili yorumlar duyuyorum:/ Gerçi Lee Bo Na karakterinin yaşından 3-4 yaş büyük olduğum için de olabilir:D Neyse, bu bir numaralı sevdiğim şey.
İki numarada ise dizinin bana şimdiye kadar herhangi bir Kore dizisinde duyduğum en güzel İngilizceyi duyurmuş olması var. Lee Bo Na karakterinin, hangi bölümde bilmiyorum, Kim Tan'la ilgili duygularından bahsederken konuştuğu İngilizce resmen zirve yaptı. Kaç dizidir duyduğum (Ki bunu da anlamıyorum. Arkadaşım, belli ki İngilizce konuşamıyorsunuz. Niye her dizide en az birkaç defa İngilizce konuşmaya çalışıyorsunuz ki? Katlediyorsunuz resmen adamların dilini) berbat İngilizceyi silip geçti kulaklarımdan.
Üç numaraya geldiğimizde dizinin herhangi bir Kore dizisindeki en gerçekçi öpüşme sahnesini içermesi var. Kim Tan-Cha Eun Sang çiftinin depomsu yerdeki öpüşmesi bunca Kore dizisinden sonra en sonunda gerçek hissi verdi. Artık gerçekten çok sıkılmıştım erkeğin kızı öperken kızın yumruklar sıkılmış, baş geriye kaçırılmış, dudaklar sımsıkı büzülmüş "Senden tiksiniyorum" ifadesinden. Kız isterse çocuğa kaç yıldır tek taraflı aşık olsun, illa öpüşme sahnelerinde bu tiksinme ifadesi.... Sinirimi bozuyordu. Bu çok güzel olmuş:)
Dört numara: Normalde Kore dizilerini hafif, boş zaman geçirmelik diziler olarak gördüğümden hep romantik-komedi tarzındakileri izlerim. Öyle acıklı, ciddi Kore dizilerine bakmam pek. Ama bu dizide 16. bölümün sonunda Kim Tan'ın ağladığı sahneden 18. bölümün ortalarına kadar full ağlayarak izledim, gayet de iyiydi. Bayadır ağlamamıştım, artık dizilere-filmlere ağlamayı bırakmıştım aslında, etkilenmiyordum o kadar çabuk. Ama Heirs çok güzel yakaladı beni, evet acıklıydı ama yine de severek, büyük bir heyecanla izledim o bölümleri de, ağladım Kim Tan'la birlikte.
Beş numara: Choi Young Do. Bu karakter klasik mükemmel ikinci erkek karakterinden fazlasıyla uzak ama dizinin sonuna kadar mutlaka kalbinize dokunan, mutlu olmasını istediğiniz, hatta belki de favori karakteriniz olabilecek bir karakter. Bu rol için Yong Hwa'nın düşünüldüğünü ama Yong Hwa'nın reddettiğini duymuştum. O yüzden en başta sürekli "Yong Hwa olsaydı..." diye izledim. Ama Kim Woo Bin role iyice girdikten sonra "İyi ki Yong Hwa oynamamış" demeye başladım. Kim Woo Bin'i seyretmek çok büyük bir zevkti. Hatta sonrasında A Gentleman's Dignity'de de görünce çok mutlu oldum, varsa başka dizilerini de izleyeceğim. Çok iyi bir oyuncu, karakter de cidden çok güzel yazılmıştı. Karakteri o kadar benimsiyorsunuz ki ikinci erkek olmasına rağmen Eun Sang'a veda ettiği sahnede içiniz parçalanıyor. Azıcık tipsiz ama ben Kore erkeklerini böyle kabul ediyorum artık:D Yine de kakülleri indirince fena olmadı, keşke baştan yapsalarmış. Neyse... Sırf bu karakteri daha fazla görebilmek, belki başkasıyla mutlu olduğunu görmek için Heirs'in ikinci sezonu olmasını çok isterdim. Bir Young Do, bir de Kim Won. Zaten o da altı numara:) Kim Won'un hırsları yüzünden aşkını kurban verişini gördük dizinin sonunda. Oysa bu dizide mutluluğu en çok hak eden çiftlerden biriydi onlar. Onları daha çok görmek istiyorumm! Artık vazgeçsin bu hırstan Kim Won da, bak işte o kadar inat etti şirketi paylaşmayacağım diye, sonunda kardeşini kendisi tuttu Kore'de, kendisi istedi paylaşmalarını. Ki o konuda da içim buruk, daha fazla Kim Tan-Kim Won sahnesi istiyorumm! Kim Tan ölüyordu abisi için, azıcık samimileştiklerini görelim. Yedi numara Lee Hyo Shin. Ona ne olacak?? Kısacası, bunların hepsi için bir ikinci sezon şart:D Dizide geleceğini, bundan sonra ne olacağını merak etmediğim tek bir karakter bile yoktu. Bence onlar da biraz havada bırakmışlar. İkinci sezon?... Lütfenn...
Tüm bunlardan sonra neden başroller hariç herkes hakkında bir şeyler yazdığımı merak ediyorsunuzdur. Ya da okuyan birileri olsaydı merak ederdi:) Kim Tan için söylenecek çok bir şey yok. Mükemmeldi. Mükemmeldi. Mükemmeldi! Aşık oluş sahneleri, ağlama sahneleri, kavga sahneleri, dizinin sonundaki tatlı genç aşık sahneleri... Her sahnesiyle mükemmeldi. Beni etkileyen o kadar çok sahne var ki hangi birini yazmalıyım bilmiyorum. Kıza arkadan sarıldığı tüm sahneler; "Bak" diye kızın dikkatini başka yöne çekip kızın omzuna yattığı sahne; kızın saçlarını açıp durduğu sahneler; donut yeme bahanesiyle kıza öpecek kadar yakınlaşması; birbirlerinin yanından geçerken bir anlığına kızın elini tuttuğu, ona kendisini hala sevdiğini gösterdiği sahne... Birlikte o kadar tatlı sahneleri vardı ki şimdi resimlere filan bakarken özlediğimi hissettim. Açıp tekrar baştan izleyebilirim, o derece özledim.
Cha Eun Sang... Park Shin Hye'yi seviyorum zaten. Çok güzel, tatlı, yetenekli... Bu dizide de karakterin fazla fazla ezik olmasından, gel deyince gelip git deyince giden azıcık sümsük bir şey olmasından başka rahatsız olduğum bir şey yoktu. Ha bir de... Bu kız sözde inanılmaz fakir. En başta da cidden buna uygun kıyafetler giydiriyorlardı kıza. Ama nolduysa 10. bölümden sonra filan bir bozdular bu durumu, kıza o bölümden sonra 50 farklı mont giydirdiler. Hani bu kız fakirlikten ölüyordu?? Dizide sırf sponsor alıyorsunuz diye gerçekçiliği bu kadar bozunca da hoş olmuyor doğal olarak... Ha bir de resimlere bakarken hatırladım, Eun Sang'ın herkese fakir olduğunu anlattığı sahne de ne kadar yapmacıktır öyle, sinir etmişti beni.
Neyse... Bunlar küçük şeyler zaten. Genel olarak bence Heirs MÜ-KEM-MEL bir dizi ve kesinlikle izlenmeli:) Daha önce yazdım mı bilmiyorum, benim favori kore dizim Secret Garden'dı. İzlediğim 3. mü 4. mü ne diziydi ve çok çok çok beğenmiştim. O zamandan beri kimse yanına yaklaşamamıştı bile. Ama Heirs an itibariyle onu tahtından etti:) İşte benim için bu kadar güzel bir dizi:)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder