Son zamanlarda sadece dizilerle ilgili yazıyorum. Aslında fark ettim ki biraz da görev bilinciyle, "İzledim, e o zaman yazayım" diye yazıyorum. Çünkü dizi izleme hızım blog yazma hızımdan hızlı gidiyor ve Heirs, A Gentleman's Dignity ve You're Beautiful yazılmak üzere bekliyor:D Üzerine başka diziler izleyince zaten unutuyorum ki ben azıcık. Diziyi izlerken "Şunu da yazayım, bunu da yazayım" diye bir sürü şey belirliyorum kafamda, sonra hemen yeni diziye başlıyorum, eski diziyle ilgili yazacaklarımı unutuyorum.
Aslında düşünüyorum da izlediğim her diziyi yazmama da gerek yok ki... Bu sene içinde bir milyon tane dizi izledim, hangi birini yazdım? Şu ara bu neyin saplantısıysa, blogumu Kore dizisi blogu haline mi getirmeye çalışıyorum ne... Oysa bu bir günlük ve ben de artık biraz günlük olarak kullanmak istiyorum.
Finalden geçmem için 30 almam gerekiyordu, bunun rahatlığıyla çalışmadım, çalışmadım, çalışmadım, çalışmadım... Zaten çalışmak için üç hafta vardı. İlk hafta 4 dizi bitirdim. Sonra ehliyet sınavına çalıştım, üniversite şehrime gelip sınava girdim. İkinci hafta taşınma olayı vardı işte, başımı kaldıracak vaktim yoktu. Üçüncü hafta otele gittik annemlerle. Havuz, Heirs filan derken o da geçti. Son üç günde üniversite şehrime gittim, en yakın arkadaşımın evinde kaldım, kız beni kampa soktu resmen. Ben hiçbir sınav öncesinde o kadar uzun saat çalıştığımı hatırlamıyorum. Günde 1-2 bölüm dizi ancak izleyebildim, sevgilimle 2-3 saat ancak görüşebildim, full çalıştık:(
Sonucu söylüyorum: o üç güne bile pişman oldum!! Gittim 71 mi ne aldım saçma salak. Valla hiç gerek yokmuş, yazık oldu o üç güne:D Gerçi hiç belli olmazdı, hocalar insaflı sormuş, yoksa tüm senenin tüm derslerinden 200 soruluk sınav. Sorsunlar ayrıntı da bak bakalım tek bir kişi geçebiliyor mu sınavdan...
Final olayını pazartesi günü bu şekilde atlattıktan sonra pazar günkü direksiyon sınavıma kadar boştum. Bu boşluğu da sevgilimle fazlasıyla gezerek, özlemle geçecek iki ayı telafi etmeye çalışarak geçirdim. Gerçi buna rağmen zamanımın çoğunu arkadaşımın evinde yalnız bir şekilde geçirdim:(
Bu da şöyle oldu: arkadaşımın annesi köye gidecekti zaten, arkadaşım da babasını da yolladı biz rahat edelim diye. Bunu da şu şekilde açıkladı: "Ben sevgilimle takılacağım, sen de sevgilinle takılırsın. Eve dönüş zamanımızı ortak ayarlamamız gerek, zor olur". Ben bunu en başta anlamamıştım, aynı zamanda dönmek neden zor olsun ki, zaten çoğunlukla birlikte takılmaz mıydık? Tabi ki fazlasıyla yanılıyormuşum. Çünkü arkadaşım her sabah benden birkaç saat önce evden çıkıp, her akşam da en erken 00.30 gibi eve döndüğü için ben günümün yarısını yalnız bir şekilde geçirmek zorunda kaldım...
Aslında buna komple arkadaşımın suçu diyemeyiz, ben de sevgilimle daha fazla vakit geçirebilirdim cidden. Ama hava lanet olası çok sıcak!! Hissedilen sıcaklığın 50'ye ulaştığı bir şehirde öğle vakti dışarıda olmak demek bayılıp kalmaya davetiye çıkarmak demek. Arabamız olmasına, her yerin klimalı olmasına rağmen biz sıcaktan bunaldığımız için buluşmalarımızı sınırlandırmayı tercih ettik. Zaten iyi ki de öyle yapmışız çünkü normalde hafif dalgalı olan saçlarım sabah ne kadar düzgün olursa olsun her akşam eve Carrie Bradshaw gibi dönüyordum. Grrr!
Nem oranı bu kadar yüksek bir şehirde yaz çok zor... En çok yapılan şey AVM gibi kapalı alanlarda takılmak mecburen. Ki onu da fazlasıyla yaptık. 1) Önce bana kulaklık baktık. Sözde kaliteli bir kulak içi kulaklık alacaktık bana, sonra bir baktım ki o kocaman DJ kulaklıklarından alıyoruz:D Bir günümüzü bununla geçirdikten sonra en sonunda çok içime sinen ama azıcık pahalı bir kulaklık aldık. Bu kadar pahalı olunca bari sevgilimin bana doğum günü hediyesi olsun dedim. Zaten doğum günüme iki hafta kaldı an itibariyle. Bu kulaklığa karar verme aşamasında zaten üç farklı AVM gezip ikisi arasında iki defa gidip geldik, hala karar veremeyince Media Markt'taki her her her şeyi denedik:D Atari'den PS4'e Xbox'a, üç boyutlu yazıcıdan LG G3'e, hatta bir noktada bulaşık makinesi, ütü, süpürge bile baktık:D Filmlerde yaptıkları gibi saatlerde orada eğlenerek vakit geçirdik:) Mükemmeldi:)
2) Bana bilgisayar baktık. İki bilgisayar beğendik gibi bir şey. Kodlarını aldım, babamla inceleriz belki almaya kesin karar verirsek. Benim bilgisayarım ikinci yılını doldurdu ve azıcık yavaşladı, ısınma sorunları yaşıyor filan. Gerçi sevgilim format atıp Windows 8.1'e geçirdi beni ama hala değiştirebilirsem değiştirmeyi düşünüyorum.
3) Aynasız fotoğraf makinelerini inceledik. Ben fotoğraf makinesi bakmaya başladığım andan beri aynasız makinelere dibim düşerek bakıyorum zaten. Şimdi nasıl oluyorsa baya uygun fiyata olanları da var. Yani bir 1000-1500 liraya alabiliyorsun ve doğal olarak "Almalıyım, almalıyım, almalıyım!!" moduna geçtim:D Ki alabileceğimden de değil:D Ben ne zaman babama fotoğraf makineleriyle ilgili bir şey söylesem geçen yıl aldırdığım DSLR-like'ı en son ne zaman kullandığımı soruyor ki yılda iki defa filan kullanıyorum:D Yani benim için aynasızlar sadece bir hayal ama bakması bile güzel:)
4) Bana microSD kart, sevgilimin arabasına radyo filan gibi basit ama ihtiyaç duyulan şeyleri de aradan çıkardık:D
5) Kıyafet baktık. Ki hazır laf buna gelmişken söylemeden duramayacağım, bu sezon tüm mağazaların nesi var böyle!! Tüm XS'lar bana en az bir buçuk, bazen iki kat büyük! Gerçekten kafayı yiyecektim, denediğim hiçbir şey olmadı:( Ve sevgilimin düşüncesinin aksine bu benim zayıflığımla ilgili değil. Hatta vermem gereken fazladan bir 5 kilom var, bildiğim şişmanım şu anda ama hala olmuyor, lütfen bir düzeltsinler şu bedenlerii!!
6) Kuzenime mezuniyet hediyesi aldım. Hatta bu arada kendime de takı beğendim, sevgilim de onu aldı bana hediye olarak:) Şu ara gidiyorum diye midir nedir, fazlasıyla hediyelere boğuyor beni:) Kendisi nefret etse bile CNBLUE'nun orjinal albümlerini bile aldı hediye olarak, bunun ötesi yok:)
Eveet, bunlardan da bahsettim, başka ne kaldı?:) Direksiyon sınavını kıııııl payı geçtim!:D Ama sonuç olarak geçtim mi geçtim, ehliyeti alıyor muyum alıyorum, önemli olan da bu:) Annemin Mini Cooper bu yaz benim benim benim!! Hayatımda ilk defa araba sürmek konusunda bu kadar heyecanlıyım:) Belki de arabaya cidden aşık olduğum içindir ama onun içinde olma fikri beni çok heyecanlandırıyor. İstiyorum, istiyorum, istiyorumm! Umarım en kısa zamanda çıkar ehliyetim...
Yine gece çok geç bir saat. Yine muhtemelen saçmalıyorum. Eminim yine anlatmayı planladığım bir sürü şeyi atladım. Ve eminim yine kimse bu yazıyı okumayacak. Ama zaten önemli değil. Yazdığım iki farklı yazı türü var. Birilerinin okuması için, benim fikirlerimi öğrenmesi için yazdığım yazılar... Ve sadece kendim için, yazmak istediğim için yazdığım, çoğunlukla saçmaladığım yazılar... :D Bu da ikinci türden oldu, çok da güzel oldu:) Bu gece çok mutluyum. Bunu okuyan birileri varsa... Umarım bu gece siz de çok mutlusunuzdur:)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder