Bazı şeyleri konuşa konuşa gına gelir ya. Dünden beri hep aynı şeyi düşüne düşüne gına geldi. Aslında onun hakkında yazmak için deliriyordum ama şu an ona harcayacak enerjim yok gibi geliyor. "Öf, yetti artık" modundayım biraz. Babam Adidas'tan 2860 liralık alışveriş yaptı. Bir insan neden aynı mağazadan aynı gün içinde 5 tane mont alır ki? Kimin o kadar çok aynı tarzda monta ihtiyacı olur? Ya da artık ihtiyaç düzeyini "bu kadar" aşan alışverişleri sağlıklı bir zihne dayandırabilir miyiz? Tüketici toplumun örnek bir ailesi olduğumuzun farkındayım zaten. Evimizi görseydiniz ne demek istediğimi anlardınız. Ama bu seviyedeki bir şeyi artık zihnimde aklayamıyorum. Ben mi komünistleşiyorum? Tabi bunun olması için dünyanın yüzde 70'inin, yok vazgeçtim yüzde 80'inin, belki de 90'inin benden önce komünist olmasi gerek. Kapitalizmin sarsılmaz direklerindenim ya:D Tabi bunlar sadece dalga:)
Sevgililer günü yaklaşıyor. Normalde bu kadar erkenden düşünmeye başlamazdım bunu ama 7-8 aylık çabamın sonunda iki hafta önce çıkmaya başlayan en yakın arkadaşlarımız sağ olsun, biraz erken yapılmaya başlandı bu sene planlar. İşin ilginç tarafı geçen sene sevgililer gününde ne yaptığımızı hatırlayamıyorum. Bir şey yapmamış olabilir miyiz?? Buna izin vermiş miyimdir?:D
Bu sene ne yapmak istediğim konusunda da hiçbir fikrim yok. Demin bahsettiğim taze çift yüzünden bu sene olaylar çok dolambaçlı oldu. Herkes birbirinin ağzını arıyor, kimse doğrudan birbirine bir şey demiyor, herkes diğer çiftin sevgililer gününü planlıyor, kendisininkini düşünmüyor. Öyle ilginç bir durum... Diğer çift için tam en yakın arkadaşımın bayılacağı mükemmel bir plan hazırladım; o akşam yapacakları herşey, hediye, çiçek; hepsi kafamda planlı. Ama kendiminkine gelince tık yok. Belki de son birkaç özel günü (kendi doğum günüm dahil) kendim planladığım için bu seferkini sevgilime bırakmak istiyorum. Çok büyük beklentilerim de yok açıkçası. Onunla olmak yetecek bana. Yani sanırım... Bu sene içimde büyük bir isteksizlik var. Hadi hayırlısı...
Şu anda halamın evinde kalıyoruz ve bu evde ne internet ne bilgisayar yok. Sevgilim dalga geçiyor "Ateş bulundu mu yoksa hala yontma taş devrinde misiniz?" diye. Şu anda telefonumun internetiyle tabletten yazıyorum bunları. Tablette 10 parmak yazmaya çalışan tek ileri zekayım. Tuş olmadığı için sürekli yanlış harflere basıyorum ama neyse ki otomatik düzeltme var, yüzde 80 doğru düzeltiyor. Saçma sapan bir şey yazmayayım diye birkaç cümleye bir başa dönüp okuyorum. Bu yüzden de daha yayınlamadan sinir oluyorum kendi yazdıklarıma:D
Uykum gelmeye başladı. Sözde daha dizi izleyecektim ama nerdeee... Ben de özledim'i "yazın çalıştığım bilindik dondurmacı"nın internetiyle indiriyorum oraya gittikçe, böylece geceleri izleyecek bir şeyler oluyor. Ama ne yazık ki 13. bölümde final yapmış:/ Umarım tam bir finaldir de yarıda kesilip aklımı orada bırakmaz. Tutmayan dizileri normal bir bölüm sonuyla yarıda kesenleri esefle kınıyoruz.
Kaybedenler Kulübü'nü özledim, kaç aydır izlemiyorum. Artık bir vakti gelmiş:)
Bu yazıyı gecenin bu saatinde okuyacak insana (sevgilim uyuduğuna göre öyle birinin var olmadığını düşünüyorum) bol sabır ve kolaylık diliyorum:) Hatta bence hiç okumasın:D
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder