Ortaokuldayken yılbaşında veya okul başında liste hazırlardım hep. Neler yapacağım, neler yapmayacağım diye... Listenin en sonunda hep aynı şey yazardı: "Mükemmel ol. Olamıyorsan da öyle görün." Öyle görünme kısmını yapamadım sanırım hiç. Yürüyen bir özgüvensizlik örneğiyim çünkü ben. Ama hep mükemmel olmaya çalıştım. Mükemmel derken kendi kıstaslarımda mükemmellik... Kitaplar filmler benden sorulsun, modada bir numara olayım, sınıfta derece yapayım, en güzel kız ben olayım, kısaca etrafımdaki en kültürlü kişi olayım... Sanırım elimden geldiğince de başardım bunu. Film kitap muhabbetlerinin hepsini yönetebilecek kadar sıkı takipçiyim, sınıfın en iyi giyinen 3-4 kişisi arasındayım, derece biraz zor ama en azından 300 kişide ilk 20-30'dayım, akla gelinebilecek pek çok konuda çevremdekilerin danıştığı biriyim. Görev tamamlanmıştır!
Derken... Sevgilimle tanıştım. Kendisi bir teknoloji canavarı! Ki teknoloji canavarı derken tablete, telefona rom atma; bulduğu her aletin içini açıp kurcalama; kendi bilgisayarını yapma vb bilimum şeyleri kastediyorum. Hangi markanın hangi parçasını aslında hangi marka üretiyor, Samsung'da 3 gb ram bile zor yeterken neden Apple 1 gb ram'le bu kadar akıcı, en son hangi ürünler çıkmış, aslında hangi parçalar yapılmış ama daha toplu üretime geçilmemiş; tüm bunları öğreniyorum ondan. Muhtemelen daha çok şey vardır ama bunlar sanırım en son konuştuklarımız ki aklımda bunlar kalmış sadece. Sevgilim bana "mükemmel" olmadığımı, daha kendimi geliştirmem gereken pek çok konu olduğunu göstermiş oldu. Teknoloji konusunda beni bilgilendirme işini ona bırakıyorum. Ne de olsa en sevdiği konu olduğu için telefonda beni arayıp 20-25 dk'lık monologlar bile yapabiliyor bazen:)
Kendimi geliştirmem gereken bir diğer konu da "yemek yapmak". Yemek konusunda çok ilgili ve bilgiliyim çünkü babam turizmci ama yapmak gibi bir hevesim olmamıştı hiç. Ta ki sevgilim "kalbine giden yol midesinden geçer" şeklinde klasik bir Türk erkeği olduğunu gösterene kadar. Sonra hadi bakalım babamdan aldığım yemek dersleri, sürekli bir şeyler yapıp yapıp aynı şehirdeysek ona götürme, değilsek resmini çekip yollama seansları... Geldiğim son nokta doğum günü ve ikinci çıkma yıldönümümüz olan günde ona yaptığım çıkolatalı karamelli, iki katlı, batak masası temalı
pasta! Kekine, karameline, özel isviçre çikolatalı ganajına, şeker hamuruna kadar her şeyini benim yaptığımı da belirtmek gerek. Biri bana dur diyebilir mi!! Buna tanışma yıldönümümüzde yaptığım makaronları ve yılbaşında yaptığım çikolatalı peynirli krema dolgulu portakallı cupcake'leri de eklersek sanırım artık her özel günde bir şeyler yapmak zorundayım:D Bu arada pastanın fazlasıyla ev pastası gibi göründüğünün farkındayım ama tadı hayatımda yediğim en güzel pastaydı ki partideki 20 kişinin 15 kadarı da benimle aynı fikirde:) Ve bu pastayla birlikte tekrar "görev tamamlandı"!
Diye düşünmüştüm kii... Şimdi de futbol meselesi çıktı! Şu aralar nedense futbol sevgisi başladı sevgilimde ve tabi ki direkt olarak futboldan "isviçreden getirilen teknik direktör takıma can kattı" (Cümle tamamen uydurmadır, orjinalini hatırlayamadım, zaten o muhabbet esnasında çok da umrumda değildi) diyebilecek kadar anlayan kızlar "in"! Bu zamana kadar ofsaytın ne olduğunu bildiğim için kendimi yeterli görüyordum ama şimdi sıkı bir futbol takibi dönemi başlıyor. İnternetten benim ve onun takımının futbolcularını ve yönetüm kadrolarını (yönetim kadrosundaki pozisyonları bile bilmiyorum, bir teknik direktör vardı, başka?? ), ligleri ve liglerdeki tüm takımlar hakkında birkaç cümlelik bilgi öğrenmem; bundan sonra oynanacak tüm önemli maçların en azından özetlerini izlemem gerek. Kim bilir, belki futbolu sevebilirim bile... Ne de olsa yemek yapmayı ve teknoloji muhabbetlerini sevmeye başladım, neden olmasın?
Ah mükemmelliyetçilik! Bu huy yüzünden daha neler neler öğreneceğim acaba? Bu ve sevgilimin kafasındaki ucu bucağı olmayan "mükemmel kız" kalıbı... Merak ediyorum, onun kafasındaki kız olmak için ne kadar uğraştığımın farkında mıdır?
Edit: Bir süredir bunu yapmak için uğraşıyorum. Onun takımının maçlarını izliyorum; takımının oyuncu kadrosunu, idari ve teknik kadrosunu, şimdiye kadar aldığı aldığı kupaları okuyorum; Türkiye'de verilmiş ve verilmekte olan kupalarla ilgili şeyler okuyorum; FIFA ödüllerini izledim... Ve hala futbolu SEVMİYORUM! Bu kadar kolay vazgeçecek değilim tabi ki, yılmak yok, yola devam!:)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder