Hayat ne kadar ilginç değil mi? Tek bir an, tek bir hareket ne
kadar çok şeyi değiştirebiliyor.. Dün Lola Rennt’i izledim. 20 dakikalık bir
sürenin üç ayrı versiyonunu anlatıyordu. Kızın evden çıkmadan önce yaptığı bir
anlık bir hareket farklılığı sadece… 20 dakika sonrası farklılık o kadar
büyüktü ki o hareketin hayati sonuçları olduğunu bile söyleyebiliriz. Ama
aslında sadece bir köpek vardı, kıza hırlıyordu ve kız
korkuyor/düşüyor/öfkelenip üzerinden atlıyordu. İşte bu ufak şey 20 dk sonra
hayati sonuçlar doğuruyordu. Bir de bunun yıllar sonrasını düşününce…
Bunu anlatan filmlere hep bayılmışımdır. Kelebek Etkisi’nin
uzun süre favori filmim olmasının sebebi de bu sanırım. Ama bu film beni daha
ilk dakikasında, bu farklılıkları göstermeye başlamadan çok önce çarptı. Sanki
film benim sevmem için yapılmış gibiydi. Çekimleri, müzikleri, aradaki ufak
ayrıntıları… Aslında ayrıntı vererek anlatmak isterdim ama blogumu okuduğu
kesin olan tek kişiye (sevgilime:) ) spoiler vermek istemiyorum, bu filmi daha
onunla birlikte de izleyeceğiz. Ve kuzenimle. Ve en yakın arkadaşımla. Bu filmi
fazlasıyla izlemeyi planlıyorum anlayacağın üzere:)
Bugün yine buna benzer bir filmi, Mr. Nobody’yi izlemeyi
düşünüyorum. Daha önce bir kısmını izlediğim ama devamını getiremediğim bir
film. O da güzeldi ama dediğim gibi, Lola Rennt kadar beni bir anda çarpan bir
film hiç olmamıştı şimdiye kadar. Artık en sevdiğim film Lola Rennt!!:):)
Kendi hayatımda da böyle şeyler var. Herkesinkinde vardır
değil mi? Mesela babaannemin babası ikinci defa evlenmeseydi babaannem daha iyi
bir çocukluk geçirecekti, ayağı sakatlanmayacaktı, tüm servetleri çarçur
olmayacaktı. O zaman kendi statüsüne uygun bir evlilik yapacaktı. Bunun şu anda
benim var olup olmamamı bile etkileyeceği kanısındayım. Annemin babası mesela…
Eğer rahatsızlanmasaydı Belçika’dan Türkiye’ye belki de hiç dönmezlerdi. Annem
orada evlenirdi, daha rahat, istediği gibi bir hayatı olurdu. Ben doğmazdım.
Veya babamı düşünebiliriz. 23 yaşında sakatlanmasaydı futbol kariyerine devam
edecekti. O transferi olacaktı. İstanbul’da bir hayat kuracaktı kendine.
Annemle hiç tanışmayacaklardı. Ben hiç doğmayacaktım.
Bir an… Babaannemin ayağına düşen bir balta… Dedemin
işyerindeki bir kaza… Babamın bacağına takılan bir çelme… Bunların hepsi şu an
var olmamı sağladılar. Belki kötü şeylerdi, belki onların hayatlarını mahvetti.
Ama benim şu an burada olmam bunlara bağlı değil mi? O zaman, eğer benim
açımdan bakarsak bunlara iyi şeyler diyebilir miyiz? Veya Lao Tzu’nun dediği
gibi, bir şeyin şans veya şanssızlık olduğuna karar vermede acele etmemek
gerek. Sanırım hayattan çıkarılabilecek en güzel sonuç bu…
Lao Tzu-Yaşlı Adam ve Beyaz Atı Bu hikayeyi İpek Ongün'ün Bir Genç Kızın Gizli Defteri serisinde okumuştum ilk. Sanırım 4. kitaptaydı. O zaman da çok etkilemişti beni ama şimdi bunu çok daha iyi anlayabiliyorum. Ve bu yüzden şimdi kat be kat daha fazla etkiliyor... Umarım bir şeylere acele karar verme yanlışına düşmem gelecekte...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder