Şu aralar oldukça depresif bir moddayım. Bu olay aslında pediyatriye çalıştığım zamanlarda başladı. Depresyon... Ciddi anlamda... Günün 12 saatini uyuyarak geçirmek, uyanık olduğun sürelerde durup durup ağlamak, aileni özlemek, kendini yalnız hissetmek, ölmeyi istemek... Atlatmıştım aslında o evreyi. Yani ben öyle düşünüyordum. En azından durduk yere ağlamaya başlamıyorum artık. Gerçi hala hiç enerjim yok, hala çok fazla uyuyorum, hala ailemi özlüyorum. Ama bunların üzerimdeki etkisi yavaş yavaş azalıyordu kiiii "Unutursam Fısılda"yı izledim.
Bugün oturdum 20 küsür sayfa ekşisözlük'teki yorumları okudum filmle ilgili. Aslında 37 sayfa var ama 20'den sonra artık gına gelip atlaya atlaya okuduğum için 20 küsür sayfa... Bu sırada da bir yandan Unutursam Fısılda albümünü tekrar tekrar dinlediğim için bir yandan duygulanıp bir yandan sinir olarak baya uzun zaman geçirdim. Çoğu kişi çok fazla eleştirmiş filmi. Tabi ki eleştirilebilecek yerleri var ama genel olarak Türk sineması ortalamasının baya baya üstünde bir film. Zaten ben Çağan Irmak'ın filmlerinin neredeyse tamamını çok seviyorum. Tek istisnamız Issız Adam, o da ekşi tayfasının bu filmi suçladıkları şekilde "ağlatmalık" film olması yüzünden. Hayır yani, sonu o şekilde bitmeseydi, herkesi göz yaşlarına boğmasaydı ne kalırdı o filmden geriye? Ki şimdi de kalan sadece son 15 dakika ve "Anlamazdın"... Neyse canım, Issız Adam eleştirisi değildi bu yazı:)
Unutursam Fısılda'nın şarkısız fragmanını elli defa izlemiştim Youtube her video'nun önüne koyduğu için ama gitmeyi pek düşünmemiştim. Sonra "Gel ya da Git"li fragmanı gördüm ve "Gidiyoruz!" oldum:) Şarkıları gerçekten, gerçekten, gerçekten mükemmel. Zaten filme gittiğimin ertesi günü albümünü satın aldım iTunes'tan, o zamandan beri aralıksız dinliyorum. Favorim Kirli Beyaz Kedi. En başta Gel ya da Git daha çok hoşuma gitmişti ama Farah Zeynep Abdullah'ın sesi yeterince güçlü değil bence, biraz yetersiz kalıyor şarkının bazı kısımlarında. O yüzden arka arkaya defalarca dinletmiyor şarkı kendini. Oysa Hümeyra'nın sesi çok güzel uyuyor Kirli Beyaz Kedi'ye. Beni de çok etkiliyor tabi şarkı. Şarkılarını, anılarını unutan Ayperi'nin; en sonunda ablasına hak ettiği yeri verdikten sonra kendi gençliğine, kendi kendisine söylediği şarkı... Hem daha güçlü bir sesten dinlemek isteyenler için Kenan Doğulu'nun söylediği versiyonu da var albümde.
Kenan Doğulu demişken... O adama aşık olmamak mümkün mü?? Filmdeki tüm şarkıları Kenan Doğulu bestelemiş. Ve şahane bir iş çıkarmış. Son zamanlardaki albümleriyle hiç alakası olmayan çok güzel işler koymuş ortaya. Benim filme yakıştıramadığım tek şarkı Sevdim. O da Kenan Doğulu'nun fazlasıyla bilinen, üstelik de Farah Zeynep'in sesinin güçsüz kaldığı bir şarkı olması dolayısıyla. Keşke Kenan Doğulu kendisine de bu tarz şarkılar yapsa da onun sesinden güzel güzel dinlesek...
Bunun dışında "Hümeyra ve Işıl Yücesoy'un oyunculuğu!!" diyorum ve çekiliyorum. Zira söylenebilecek tek söz yok. Bir de karakterlerin gençlik ve yaşlılık hallerinin birbiriyle bu kadar uyumlu olması için ne yapmışlar?? Bakışlar, mimikler, konuşma tarzı; her şey uyuyordu genç ve yaşlı halleri arasında. Görünüş olarak da andırıyorlardı gayet birbirlerini. Ben çok başarılı buldum o açıdan. Amaaaa... Bence filmde oyunculuk konusunda çuvallayan bir kişi var ki o da Kerem Bursin. Evet yakışıklısın, ölüyoruz bitiyoruz ama olmamışsıııın. Kerem'in benim kendisine acayip yakıştırdığım hafif tiki bir konuşması var. Hafif değil hatta, baya bariz bir şekilde tiki konuşuyor adam. Ama Amerika'da büyüdüğü için biz bu tiki konuşmayı, sürekli "Iıı"lamasını, el-kol hareketlerini kabul ediyoruz normalde de karaktere uymuş mu? Ki anlamadığım şey Güneşi Beklerken'de bu kadar bariz değildi bu konuşma, burada role mi girememiş nolmuş anlamadım ama karşımda Erhan'ı değil direkt Kerem Bursin'i gördüm ben. Yine de Erhan karakterini çok sevdim, sonunda Ayperi'yle olmalarını isterdim herşeye rağmen. Zaten o Tarık herşeyi mahvettiği için.....! Tüm bencillikleri, kıskançlıkları, alkolikliği... Hele de Ayperi'ye el kaldırdığı an... Neyse...
Bunu çok düşündüm de Ayperi'nin Aşk ve Gurur'daki Lydia'dan pek de farkı yok, değil mi? Ama o kitapta Lydia'yı aşağılarken, küçük görürken burada Ayperi'yi destekliyor, yüreğinin peşinden gitmediği için Hanife'ye kızıyoruz. Bu da anlatımın gücünü gösteriyor sanırım. Gerçi ben yine de Ayperi'yi küçük görüyorum. Lydia'da olduğu gibi; tek albenisi gençliğin verdiği iyi huyluluk olan, düşüncesiz, bencil bir kız Ayperi. Ablasının şiirlerini çalıp ablasının aşık olduğu erkekle kaçması... Aslında ablasının aşık olduğu erkek olmasının çok da önemi yok. En azından fragmanda anlatıldığı kadar önemi yok. Hatta erkek karakterlerin genel olarak pek bir önemi yok filmde. Biri yüreğinin peşinden gitmiş, biri gidememiş iki kardeşin hikayesi bu. Onların arzuları, kızgınlıkları, onların hesaplaşmaları anlatılıyor sadece. Bu beklentiyle izlemek gerek bence.
Başka söylemek istediğim neler vardı? Bu yazıya ilk başladığımda çok fazla şey vardı aklımda. Ama üzerinden bir hafta geçti, bunlar kalmış sadece aklımda, demek ki önemli olanlar bunlarmış:)
Bence Unutursam Fısılda çok çok güzel şarkılara sahip güzel bir film. İzleyin, ama daha da önemlisi dinleyin:) Özellikle de Kirli Beyaz Kedi...
"Nasılsın kızım, anlat bana hikayeni, kimler üzdü gözlerini?
Nasılsın kızım, söyle bana kendini, neler kırdı kalbini?
O taze saçlarda kimlerin eli, yaşlanmış dumanlı nefesleri;
Hoyratça itişleri; görgüsüz, asaletsiz üzüşleri...
Sen neler neler çektin, ben biliyorum
Dokunsam ağlarsın, hissediyorum
Hüzün zamanı geçti, onlar eskidendi, bitti, hepsi geçti.
Kirli beyaz kedi
Yıkan gözyaşınla
Kurtul anılardan
Sarıl yarınlara..."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder