Geçen gün blogger'daki profilimi yazmaya çalışıyordum. Ama sadece çalışıyordum... Orada doldurulacak çok fazla alan vardı. Şehir: Bunu söylemek istemiyorum. Profil Fotoğrafı: Resmimin olmasını istemiyorum. İlgi Alanları: Burası biraz karışık. Giriş: Kendim hakkında yazacak 1200 harf bulamıyorum! Favori Filmler: Tercih yapmak çok zor!! Favori Müzikler: Bir anda dinlediğim tüm şarkıların aklımdan uçup gitmesi mümkün mü? Favori Kitaplar: Ahh! Benimle dalga geçerler!
Aslında bu kısımların hiçbirini doldurmak istemiyorum. Çünkü hiçbiri beni bütün olarak yansıtmayacak. Mesela favori kitaplara Harry Potter'ı yazarsam benim hakkımda ne düşünürler? 20 yaşındayım ve hala neredeyse her yıl 7 kitabı da tekrar okuyorum. İlk üç kitabı çocukluğumun masumiyetine dönmek için. Diğer kitapları da filmlere koyulmayacak kadar değersiz, ama bence o kitapları mükemmel yapan ufak ayrıntıları tekrar okumak için. Biliyorum belki salakça. Ama muhtemelen daha uzun süre bu salak geleneği sürdüreceğim. Belki de artık çocukluğuma dönmeye ihtiyaç duymayasıya kadar...
Sonra mesela tüm Woody Allen filmlerine bayılıyorum dersem... Ama bayılıyorum! Woody Allen bence mükemmel bir yönetmen. Bence yaptığı her filme kendinden bir dokunuş katıyor. O yüzden her filmde o sihirli dokunuşun tadını alabiliyorum. Bu filmleri bu kadar özgün yapan da bu. Ya da belki öznel demeliyim. Çünkü özneller. Nasıl görmek istiyorsa öyle yontuyor dünyayı. İyi-kötü tüm olaylara kendi gözlükleriyle bakıyor. Ve bizi de bu gözlüklerle bakmaya zorluyor. Trajik değil hiçbir filmi, olsa olsa trajikomik. Çünkü hayat da böyledir biraz. Her trajedinin arkasında gülünecek bir şey vardır. O sadece bunları ortaya çıkarmayı seviyor. Ve biz hayatta zaten yeterince trajedi yaşarken o filmler iki saatliğine bizi o trajedilere farklı açılardan bakmaya, onlara gülmeye zorluyor. Ve gülücükle yok olan böcürt gibi yok oluyor trajediler. İşte bunu seviyorum.
Sonra Star Wars var mesela. Evet bunu profilime yazdım. Ama mesela gelecekte evime ışın kılıçlarından almak istediğimi söylesem? Tabi aynısı Harry Potter serisindeki asalar için de geçerli. Yüzüklerin Efendisi'ndeki yüzük için de. R2D2'yu da alabiliyor muyuz? Eğer öyleyse onu da istiyorum! Bu da kendimi biraz geek gibi hissetmeme sebep oluyor. Aslında öyle olduğumdan değil tabi. Ama mesela insanlar bunu görünce beni tanımadan bazı yargılarda bulunabilirler. İşte bunu sevmiyorum. İnsanların bir iki kelimeden yola çıkarak sizi zihinlerindeki bir kalıba oturtmalarını... Aynı zamanda hem böyle eşyaları toplayıp hem de eğlenmesini bilen bir sosyal kelebek olabilirim. Ama hayır, insanların zihninde ikisi birden olamazsın. Çünkü ancak tek yönünü görürler senin. Oysa insan hep dediğim gibi bir prizmadır aslında.O kadar çok yönü vardır ki kalıplara oturtmak imkansızdır. Her insan özeldir, tektir. Ama kalıplara oturtmak kolay gelir onlara. Ve o kalıplara uygun davranmadığınızdaysa şaşırırlar. Hep onların sizden bekledikleri gibi davranmalısınızdır. Kalıplar, kalıplar... Keşke onları zihinlerimizden tamamen atsak ve tüm insanları bütün yönleriyle tanımak için çaba göstersek.
İlgi alanlarımı yazmaksa benim için cidden zor. Moda. Çocukluğumdan beri ilgi alanım olmuştur. Çoğu günler en büyük sorunum "şu eteğe nasıl bir kombin yapabilirim", "bu kombini tamamlamak için şunu almam gerek" gibi şeyler oluyor. Ama GERÇEKTEN yeteri kadar ilgileniyor muyum? Başkalarının bunu söylediğimde bekleyecekleri kadar.. Sonra fotoğrafçılık... Ama bu konuda iyi olduğumu hiç sanmıyorum. Yani bilmiyorum. Haftalardır elime kamerayı alıp çekim yapmamışken nasıl fotoğrafçılıkla ilgileniyorum diyebilirim? Sonra kitap okumayı çok seviyorum. Ve tabi ki film izlemeyi. Ama her gün mutlaka bir film izlerken nasıl oluyorsa asıl izlemem gereken filmleri hep kaçırıyorum. Daha doğrusu bana "ölmeden önce izlemem gerektiği" söylenen filmleri. Ya benim tarzım değillerse? Ya ben onlardan zevk almıyorsam? Ama mesela film izlemeyi sevdiğimi yazdığım anda insanlar benden o filmleri izlemiş olmamı bekleyecek. Veya okunması gereken kitapları okumuş olduğumu. Ki bunların neler olduğu konusunda en ufak bir fikrim bile yok. Ben Reşat Nuri Güntekin okuyorum, Halide Edip Adıvar, Jane Austen okuyorum. Ama aynı zamanda J.K. Rowling okuyorum, Agatha Christie, Ahmet Ümit, Elif Şafak, Ayşe Kulin, Canan Tan okuyorum. Vampir Günlüklerini okuyorum, Alacakaranlık'ı okuyorum, 10 yaşındakiler için yazılmış içinde çizimler olan büyük yazılı kitapları okuyorum. Ve bunların hepsini severek yapıyorum. Ama "kitap okumayı seviyorum" yazdığımda bunları okumamı beklemeyecekler benden. İşte bu yüzden ilgi alanları kısmını boş bıraktım. Yazacak bir şeyim olmadığı için değil. Yazacaklarımın başkalarına nasıl görüneceğimi düşündüğümden...
Şimdi bu yazıya baktığımda kendimi koca bir paranoyak olarak görüyorum. Belki de öyleyimdir, kim bilir:)
Edit:Sevgilime bu yazıyı okutunca R2D2'yu çöp kutusu veya süpürge olarak alabiliyorsak alalım dedi. Zavallı R2D2 :D
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder