15 Şubat 2015 Pazar

Bir yarıyıl tatili daha...

An itibariyle size kuaförden yazıyorum sevgili okuyucularım:p (kendi kendine konuşma mode:on :D) Son zamanlarda bilgisayarım bozuk, tamirde zaten şimdi; tabletten de resim bulup dizi yazısı yazmak zor olacağından el sürmüyorum bir süredir bloga. Gerçi bu süre zarfında da sadece iki dizi izledim, onlar da daha bitmedi ama eskilerin taslakları bloğu her açtığımda vicdanımı sızlatıyor:/ Ama yine de onları anlatmayacağım o ayrı:D
Her yarıyıl tatilindeki gibi geldim kuaförüme (her defasında farklı kuaföre ama olsun:D ) saçımı kestirdim. Bu sefer kestirmekle kalmadım boya da yaptırdım T.T Ben hiç akıllanmayacağım di mi?:D
Yazının bundan önceki kısmı bir hafta iki gün önce yazılmıştı zannederim sayın okuyucular. Klasik olarak yazıya başladıııım ve işim bitti:D Ama suç biraz da bende, zaten fön çekilirken başlamıştım, önceki boya aşamasında başlasan ya... Neyse efenim, şu aralar neden bilmem hiiiiç blog yazasım yok. O yüzden son zamanlarda yaptıklarımı burada kısacık anlatıp sonra da çekip gitmeyi planlıyorum:D
Öncelikle dizilerden başlayayım; tatilde Arang and the Magistrate ve The Thousandth Man'i izledim. Arang and the Magistrate çok şeker, eğlenceli, yer yer gizemli, izlenilesi ve güzel bir dizi. Çok severek izledim. Öncelikle Gökyüzü kralının, ikinci olarak da yargıcın acayip fan'ıyım, tatlılıktan ölüyorlar ikisi de. Hele o gökyüzü kralı, kalp kalp kalp:D Shin Min Ah da çok güzel, oyunculuğunu da beğeniyorum ben o kadının. Sadece sonu konusunda biraz çekincelerim var. Nedense beklediğim son bu değildi, daha güzel yapılabilirdi. Diye düşünüyorum ben... Ama bu da kötü değildi, güzel bir finaldi, güzel bir diziydi, bence izleyin derim:)

Bunun dışında The Thousandth Man... Aslında bahsetmeye bile gerek yok diziden. Sinirimi bozan bir dizi, gereksiz bir dizi, hiç izlemeyin boşuna. Tamam iyi güzel, fikir fena değil de dizi kötü. Ayrıca başrol kızın mantığının hatalı olduğu ilk bölümden belli. Finalde yaptığı da ayrı saçmalıktı da neyse. Ayy, sinir oldum yine, gerçekten konuşmaya değmeyen bir dizi bence. Ben izledim, pişmanım, bence siz de izlemeyin ama tabi seveni de olabilir, çok şey yapmıyım yine de...
Tatilden önce izlediğim dizilerden de hala yazmadıklarım var:/ Ama geçen hafta da demişim, bugün de diyorum: "onlardan şimdi bahsetmeyeceğim":D Çünkü çok güzel diziler, çok severek izledim, ayrı yazılar yazılmasını hak ediyorlar bence. O yüzden onların kendi yazılarında görüşürüz sevgili okuyucularım:)
Şimdilik birkaç cümle daha söyleyip kaçıyorum:) Tatilde EXO üyelerinin adlarını öğreneceğim demiştim ya, tabi ki onla uğraşmadım:D Ama tatilin son günü+son bir haftadır bakınıyorum arada veeeeeee... Artık hepsini ayırt edebiliyorumm!:D Ne işime yarayacak diye sorsanız hiçbir şeye ama olsun, hobim:D Ayrıca Luhaaaaaan, kalp kalp kalp! Ne kadar tatlı bir şey o ya, Çinlilerden böylesini hiç beklemezdim:O Bir de Yamato Nadeshiko Shichi Henge'deki Yuki'ye benzettim ben baya. O da benim böyle alıp eve götürmek, biblo gibi salona koyup arada yanaklarını mıncırmak istediğim sevimlilikle bir şey olduğu için:D Ama Luhan ondan sevimli, o yüzden önceliğimi Luhan'dan yana kullanıyorum:D Bir insan nasıl bu kadar sevimli olabilir?? Oğlum kesinlikle böyle olmalııı! Önceden araya hiç sevgilimin geni karışmasın, beni direkt klonlatalım diyordum ama hayır, kesinlikle Luhan'ı klonlatıyoruz, son kararım:D

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder